Başta bu büyük tarihi direnişin bilinci, ruhu ve yaratıcısı olan Önder Apo’yu saygıyla selamlıyor, bu temelde Önderlik çizgisinde partimizin ideolojik zafer kazanmasının öncüleri Kemallerin, Hayrilerin, Akiflerin, Alilerin şahsında bütün özgürlük mücadelesi şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.
Her ne kadar büyük ölüm orucu direnişinin üzerinden uzun bir zaman dilimi geçmiş olsa da, daha dün gibi yüreğimizde, ruhumuzda, bilincimizde anlamını yitirmeden yaşıyor. Bizlere daha fazla mücadele etme, direnme gücü veriyor. Bu direniş bugün Kurdistan’da, gerilla öncülüğünde halkımızın yükselttiği özgürlük mücadelesinin de özü, sözü, eylemi oluyor. Her zamankinden daha fazla halkımıza ruh, azim, zafere olan inancı veriyor. Bunun için, günümüzün gerici, faşist güçleri bütün imkanlarıyla saldırsa da, tüm engellemelere rağmen halkımız direnişinden, özgürlük ve demokrasi mücadelesinden bir adım bile geri atmıyor. Geleceğini, yaşamını bu direnişle yaratılan değerler üzerine inşa ediyor.
14 Temmuz zafer yürüyüşü, direnişi hangi koşullarda, nasıl gelişti? Hangi sonuçları açığa çıkarttı? Belki de bugün sormamız gereken en önemli sorular bunlardır. 14 Temmuz direniş gerçeği, olmaz denilenin olduğu, aşılmaz denilenin aşıldığı, yıkılmaz denilenin yıkıldığı gerçeğidir. 12 Eylül faşist cunta koşullarında insanlığın onuru ve özgür geleceği için verilen bu mücadele, bugün PKK öncülüğünde Kurdistan, Ortadoğu ve bütün dünyada söylemin de ötesinde, bir değişim hareketi olarak örgütlenip gelişmektedir. Bu büyük şehadetlerin anılarına bağlılığın gereği, bütün bu gelişmelerin yaratıcısı olan Önder Apo’nun düşüncelerini, felsefesini bütün halklara, insanlığa taşırma, bu şehitlerin anılarına bağlılığın en anlamlı cevabı olmaktadır. Çünkü onlar devrimci yaşamlarının her anına Önder Apo’yu sığdırarak yaşadılar. Onlar İnsanlık onurunun ayaklar altına alındığı günlerde, insanın insanca, özgür, onuruyla, var olduğu değerleriyle yaşayabileceği bir yol buldular ve bu yolda da gerektiğinde, kendilerini feda etmesini bildiler. Bu anlamda kişilikleri, duruşları yücedir.
Cuntacı faşist soykırımcı rejimimin bütün olanaklarıyla saldırdığı, adeta teslimiyet dışında hiçbir yaşamın tanınmadığı, birçok sol-sosyalist örgütün dağıldığı, ezildiği koşullarda onlar, Önder Apo’nun deyimi ile başta partiyi savundular. “Biz bu partide zaferi görüyoruz, Önderlikte zaferi görüyoruz” dediler. Bu inançla sonuna kadar parti militanlığının gereklerini yerine getirerek bağlı kaldılar. Mazlum Doğan ve Ferhat Kurtay yoldaşların başlattığı direnişi zafere taşımayı esas aldılar. İlk adımda “Biz PKK den vazgeçmeyeceğiz” dediler. İkinci adımda ise “Önderlikle, bu büyük yoldaşlıktan da vazgeçmeyeceğiz” diyerek, tarihi görevlerini yerine getirdiler. Düşman, onlar şahsında PKK`nin devrimci, sosyalist, enternasyonalist özünü, duruşunu tasfiye etmeyi, kapitalizmin sınırlarına çekilmiş, soykırım altına alınmış olan Kürt halkının var olma mücadelesinden vazgeçmiş ve kendi kirli politikalarının hizmetine koşturabilecek, ılımlı bir PKK hedefliyordu. Düşman teslimiyete dayalı bu amaçlarını gerçekleştirmeyi de, belki de insanlığın o güne kadar tanığı olmadığı bir vahşeti uygulayarak yapmaya çalışıyordu. Bunun karşısında, ‘biz başkaldırıyoruz, halkımız adına, insanlık adına kesinlikle başaracağız’ denilerek mücadele yükseltilmiştir. Bu bir dik duruştur. Ölçüdür, anlayıştır, sorumluluktur, devrimci ahlaktır.
Burada sadece düşmanın Esat Oktay eliyle uyguladığı zulmün karşısında bir direniş, mücadele gelişmemiş, Şahin Dönmez gibi kendisini işbirlikçi-teslimiyet çizgisine yatırmış hainlere karşı da büyük bir mücadele gelişmiştir. Düşkünlüğe, onursuzluğa karşı büyük bir irade mücadelesi verilerek, insanlık onuru korunabilmiştir. PKK’yi teslimiyetçi bir çizgiye çekmek, özünden, temel doğrularından saptırmak için, her türlü egemen sınıf anlayışını, geri, kölece bir yaşamı bu hain kişilikler dayatmıştır.
PKK’nin çizgi gücü, hiçbir imkanın olmadığı, sonuna kadar zorlukların olduğu bir dönemde, bir kez daha kendisini ispatlamıştır. PKK’nin her zaman başarılı olması; öz gücüne dayanarak, inançla ve her dönemin zorluklarını esas alarak, iğne ucu kadar imkanları değerlendirmesinden geçiyor.
‘Mezar taşıma borçlu yazın’
PKK’nin önder kadroları mücadele ve yaşam felsefeleriyle bu zor koşullarda dayatılan düşürülmüş yaşama karşı, uğrunda ölünecek ve özgür bir yaşamı ortaya çıkarmak için de her türlü fedakarlığı yapmışlardır. Sonuna kadar davaya bağlı kalmışlardır. Kürt halkına Kurdistan koşullarında nasıl bir tarzla mücadele edebileceklerinin öğretisi,15 Ağustos’a giden yolun öncüleri olmuşlardır. PKK’nin saflığı, dürüstlüğü bu yoldaşların gerçeğindedir. Kemal Pir yoldaş, ölüm orucu koşullarında “Biz yaşamı uğrunda ölecek kadar seviyoruz” demiştir. Yine “Türk devletine bir kazık çaktık çıkarabilirse çıkarsın” demiştir. Burada PKK ve Önder Apo’nun geliştirdiği mücadele çizgisinin inkara, sömürgeciliğe dayanan Türk devletini kesinlikle yenilgiye uğratacağını ifade etmiştir.
Kemal Pir yoldaş, her zaman yüksek bir inanç ve kararlılıkla yürüdü. Partiye, Önder Apo’ya layık olabilmek için her türlü fedakarlığı yaptı. Hiçbir sınırı tanımayan, özgür ruhlu, cesaretli, düşmanda bile hayranlık uyandıran dik duruşuyla başta sosyalist, devrimci gençliğin ilham kaynağı oldu. Bu bağlamda özgürlük mücadelesinin militanı olmak, tepeden tırnağa kadar üslupta, tarzda, tempoda Kemal Pir olmaktır.
PKK’nin şehitler gerçeği belki de tarihin herhangi bir dönemi ile mukayese edilemeyecek kadar büyüktür. Derin bir anlamı vardır. M. Hayri Durmuş yoldaş her zaman mütevazi, büyük bir olgunluk ve ciddiyetle her dönemin parti görevlerini üstlenmiş, bu görevleri gerçekleştirmek için sonuna kadar sorumlu yaklaşmasını bilmiştir. Ölüm orucu koşullarında şunları söylemiştir: “Parti Önderliği’nin özellikle örgütsel konulardaki çabaları karşısında yetersiz kaldık ve biraz da borçlu düştük, mezar taşıma borçlu yazın.” Bu örgüt için, bu halk için her şeyini veriyor, buna rağmen borçluyum diyor. Tepeden tırnağa partiyi, Önderliği özümsemiş bir duruş. Onların zaferle bütünleşmiş kişilikleri her zaman yol gösterici olmuştur.
Zulmün hakim olduğu zindan koşullarında Akif Yılmaz yoldaş “Büyük bir direniş olsun da bu halk ve yoldaşlarım için canımı feda edeyim” demiştir. Her zaman halkçı olmasını bildiler. Tereddütsüz her zaman halkın, yoldaşların hizmetinde olmayı esas aldılar. Erdemli olmayı, yücelmeyi burada gördüler. Bu anlamda değerlere değer kattılar.
Ali Çiçek yoldaş daha genç yaşında mücadelenin zorluklarını omuzlamış, zafere olan inancından bir adım bile geri atmamıştır. Halkın yaşadığı acıları büyük bir devrimci öfkeye dönüştürerek, gençliğin heyecanı, coşkusuyla direnişi yükseltmiştir.
Önder Apo bu şehadetler karşısında olması gereken sorumluluğu dile getirirken “Bu anıya bu vasiyete doğru temelde karşılık verip vermeme, onun etrafında fırtına koparıp koparmama, onu doğru yorumlamak kadar uygulayıp uygulamama, onu son tahlilde vasiyetin tek şartı olan zafer koşullarına bağlı olmaya, bunu mümkün kılmaya elveren cevabı verip vermemeye; imkanı, örgütü, silahı yaratıp yaratmamaya bağlıdır. Bunlar temel gerçeklerdir, politik doğrultuya, bütün taktiklere yön veren bu özdür. Bunun için gerekirse ağzını mükemmel kılacaksın, ellerini-ayaklarını mükemmel ayarlayacaksın, yüreğini pek kılacaksın, gözlerini keskin kılacaksın, komuta düzeyinde seyredeceksin, politik yeteneğin olacak, koşullar ve alanlar neyi emrediyorsa onu yapacaksın, buna bu özün en somut ve doğru gerçekleşmiş ifadesidir diyeceksin, bu tarihe bağlı olmak, katılmak, özümsemek ve bu tarihle geleceğe yürümek budur. Bana çok açık olarak bu vasiyet bırakıldı. Bugün biraz cesaretli, kendinden emin olarak da bunun sorumlusu olma kararlılığını gösteriyorum. Bunun dışında başka dil, başka yürek, başka tarz bir bütün olarak benden geçmiyor” dedi. PKK’nin bütün varlığı, Önder Apo’nun vurguladığı gibi bu anıya, vasiyete bağlı olmanın gereklerini yapmaktır. Bunun dışında herhangi bir bağlılık, yaklaşım doğru değildir.
14 Temmuz direniş çizgisi her zaman Kürt halkına kazandırmıştır
14 Temmuz direniş çizgisi her zaman Kürt halkına kazandırmıştır. Demokratik uluslaşma, Kürt dili, kültürü, sanatı bu temelde gelişmiştir. Fedaileşen bir halk gerçeği bu ruh üzerinden yaratılmıştır. Bu tarih defalarca bunun tanığı olmuştur. Eğer sömürgeci güçler PKK militanlığı karşısında birçok defa yenilmiş ise, yarın da yenilgiye mahkumdur. PKK gerçeği, anlayışı, felsefesi bu anlamda, bu zamanın da ruhu, hakikatidir. Bunun ötesi yoktur. PKK ile yürüdüğümüz kadar gelişme yaratabiliyoruz. Kurdistan’da mücadele böyle gelişti, böyle devam ediyor. Diriliş, direniş böyle gelişti. Ortadoğu’da halkların özgürlük mücadelesi PKK ile daha fazla güç kazandı. Bugün dünya insanlığı Önder Apo’nun fikirleri ile daha fazla aydınlanıyor, bilinç kazanıyor, toplumsal yaşamlarını buna göre düzenliyor.
14 Temmuz büyük fedai çıkışın 42. yılında, İmralı’da en ağır tecrit ve işkence koşullarında Önder Apo tarihin en büyük direnişini geliştirmiştir. Bu temelde parti olarak, gerilla olarak, halk olarak her türlü düşman saldırılarına görkemli bir direnişle cevap verilmiş, düşman çöküşün eşiğine gelmiştir. Oluşan faşist ittifakın dayanabileceği bir dayanak kalmamıştır. Yine küresel çapta, kapitalist sistemin daha fazla daraldığı, çözüldüğü, halkların özgürlük, demokrasi mücadelesinin yükseldiği bir dönemdeyiz. Hareket olarak bu yüzyılı başta Kürt halkı olmak üzere, halkların yüzyılı yapma iddiamız daha güçlü, kararlı ve zafere her zamankinden daha yakın.