Bu arkadaşlar 2006-2007 yıllarında ortak amaç doğrultusunda bu devrim yürüyüşüne çıktılar. Amaçları, yürüyüşlerinin hedefi, hamlelerinin içeriği iki boyutluydu. Bir, tasfiyeciliğe karşı Önder Apo’nun ideolojik ve askeri çizgisini Botan sahasında yeniden oturtmak, Botan’ı yeniden Apocu gerillanın karargahı, alanı haline getirtmekti. İkincisi ise değişen yeni sürece, ABD-AKP ittifakının özgürlük hareketimizi ezmek, tasfiye etmek amacıyla geliştirmeye çalıştıkları ittifaka karşı gelişmekte olan yeni direniş sürecini Botan sahasında öncü düzeyde geliştirmekti. Bu amaçları doğrultusunda da mücadele ettiler; üzerlerine aldıkları görevden sapmadılar. İki boyutlu görevi de başarmak için, Önderlik çizgisini Botan’da yeniden oturtmak için büyük bir fedakarlık ve cesaretle çalıştılar. Tasfiyeciliğin önü alındıysa, zor da olsa Botan’da bir gerilla direnişi adım adım tesis edildiyse bunların sağlanmasında bu yoldaşların, bunlarla birlikte Adil arkadaşın, daha sonra sorumluluk üstlenen arkadaşların çabaları önemli bir rol oynadı. Bugün Botan halkı ayaktaysa böyle bir gerillanın varlığı temelindedir. Gerilla da Beytüşşebap, Şırnak, Eruh baskınları yapabilecek kadar bir eylem gücüne ulaştıysa, tasfiyeciliği tasfiye etmek ve gerilla çizgisini yeniden oturtmak üzere bu arkadaşların yürüttüğü çaba ve mücadele belirleyici oldu.
Tabii zor bir mücadeleydi, zor bir çalışma içinde oldular. Tehlikeyi yeterince anlama, zamanında anlama, tedbiri doğru ve yeterli bir biçimde öngörme, özellikle de tehlikeyi yeterli görüp örgütlü karşı durmada zayıflıkları oldu. Aslında söz konusu şehadetler bir yerde düşman saldırılarının içinde zorlanmayı, boğulmayı da ifade etti. Ama iç ve dış düşman da bu yoldaşların duruşu ve mücadelesi temelinde önemli ölçüde geriletildi. En azından teşhir edildi, deşifre edildi. Doğrularla yanlışlar ayırt edilebildi. Doğruların nasıl hakim kılınacağı yönünde net bir tutum, karar geliştirilebildi. Bunlar kongre, konferans kararlarına dönüştürülebildi. Bütün bunların gerçekleşmesinde söz konusu yoldaşların çabaları, cesaret ve fedakarlıkları belirleyici rol oynadı.
PKK’nin yeniden inşasının karşı karşıya bulunduğu sorunları aşmada, Apocu çizgiye yeniden oturtmada bu yoldaşların Botan’da yürüttüğü mücadele, Nuda arkadaşın sürdürdüğü çizgi belirleyici rol oynadı. Önderlik çizgisini anlama ve uygulamada, o çizginin her koşulda geri dönülmez militanı olmada öncü, örnek bir kişilik oldu. Partiyi gerçekler konusunda aydınlatmada ve gerçeklere doğru bir karar düzeyine ulaştırmada Nuda arkadaşın tutumu ve değerlendirmesi, tayin edici, belirleyici rol oynadı. Bu bakımdan yeni PKK’nin öncüsüdür; öncü militanı, öncü komutanı, örnek kadrosudur. Birinci partileşme döneminin Haki Karer’i neydiyse, ikinci partileşme döneminin Mahsun Korkmaz’ı neydiyse, üçüncü partileşme döneminin de Nuda Karker’i aynı özellikleri taşıyor. Aynı örnek, sembol olma misyonunu ifade ediyor.
Yeterince anlamama ve yeterince tedbir geliştirememe sonucunda tasfiyeciliğin yarattığı ağır karmaşa ortamında düşman saldırıları karşısında bu yoldaşları şehit verdik. Ama hem tutum ve çabaları hem de bunu şehadete kadar büyük bir kararlılıkla götürmeleri yeni dönem partileşmesinin çizgisini, tarzını, militan ölçü ve özelliklerini aydınlattı. Düşman saldırıları karşısında bu yoldaşları fiziken kaybettik, ama PKK, PAJK, Kürdistan özgürlük hareketi, Özgür kadın hareketi büyük bir öncülük, pratik önderlik kazandı. Yeni dönem partileşme ölçülerinin, militanlığının nasıl olması gerektiğini, nasıl pratikte gelişeceğini netleştirdi. Bu bakımdan çok büyük bir değer kazanma oldu. Daha sonraki bütün ideolojik, askeri gelişmelerde, Botan’ın bugün yine güçlü bir gerilla kalesi haline gelmesinde bu yoldaşların başlattığı ideolojik askeri mücadele, savaş belirleyici, ön açıcı rol oynadı. Tasfiyeciliği tasfiye ederek, gerilla çizgisinde doğru modern gerillalaşmada ısrar ederek bu sonucu ortaya çıkardılar. Bunları böyle bilmemiz gerekiyor. Bu duruma bizi getiren adımları, bugünlerin anlamını bu temelde doğru anlamamız önem taşıyor.
Nuda Karker üçüncü dönem partileşmesinin sembolüydü
Nuda arkadaş Adil arkadaşlarla birlikte 2005 Kasımı’ndaki HPG Meclis Toplantısı ardından Botan’a gitti. Botan’da yeni bir örgütlenmeyi, militanlığı geliştirmek içindi gidişi. PKK yeniden inşa komitesi üyesiydi, savunma merkezi’nde çalışıyordu, KCK Yürütme Konseyi Üyesi’ydi. Bütün bunları bırakarak sürecin Apocu militan için direniş mücadelesini geliştirmek gerektiği inancına, bilincine herkesten önce ve derin ulaştı ve bu konuda büyük bir kararlaşmayı yaşayarak Botan yürüyüşünde sonuna kadar ısrarlı oldu. Bu bilinç ve inanç çok değerliydi. Bu ısrar doğru ve yerinde bir ısrardı. Tasfiyecilik karşısında Apocu çizgide PKK’nin yeniden yapılanmasının ancak böyle bir militanlıkla gerçekleşebileceğini herkesten önce ve derin kavramıştı. Botan’a yürüyüşü bu temelde oldu. Birçok görevi ısrarla bırakarak, en önemli görevin bu olduğunu değerlendirerek bu yürüyüşe çıktı. Bunda tabii yeniden partileşmenin inşa komitesi üyesi olarak üzerine yüklediği görev ve sorumluluğu öncü, örnek militan olma sorumluluğunu derinden kavraması, hissetmesi önemli rol oynadı. PKK’nin olacaksa bir yeniden inşası Apocu çizgide, doğru çizgide olmak zorunda olduğunu, bunu gerçekleştirme görevinin de kendisine düştüğünü herkesten daha derin kavradı. Buna sonuna kadar inandı, kararlaştı ve bu temelde yürüdü.
Diğer yandan AKP-Genelkurmay ittifakının ilk defa oluşmaya başladığı, topyekun savaş konseptinin Milli Güvenlik Kurulu’nda kararlaştırıldığı ve bu temelde hareketimize dönük saldırının başladığı dönemdi. Buna karşı hareket olarak bizim de o zaman orta yoğunluklu savaş temelinde kapsamlı bir direniş içinde olmamız gerekiyordu. Bunun da öncüsü kuşkusuz gerilla olacaktı. Gerilla öncülüğünü, gerilla direnişini bu temelde geliştirmek, yükseltmek üzere böyle bir mücadeleye yürümeyi dönemsel açıdan vazgeçilmez gördü. 1990’lı yılların başında katılmış, 1990’ların başındaki büyük serhildan hamlesinin gerillaya, partiye kattığı arkadaşlarımızdandı. Uzun süre Zagros’ta çalıştı, savaştı. Önderlik sahasında eğitim gördü. Komplo döneminde Avrupa’daydı, uzun süre Avrupa çalışmalarında da kaldı. Tasfiyeciler örgütten kaçar, kapağı Avrupa’ya atmaya çalışırken o Avrupa’dan gelip partinin ülke sahasında yeniden inşasına öncülük etme, onu Botan’da gerilla çizgisinde yürütme kararlılığını, tutumunu gösterdi. Gerçekten de Botan’da bozulmamış Kürt toplumsallığının, kadın toplumsallığının çok temiz bir örneğiydi.
Önder Apo bu niteliklerine daha Önderlik eğitimi sırasında dikkat çekmişti. Tabii yanılmadı. Nuda arkadaş yanıltıcı bir kişilik değildi. En temel karakteri saflığı, temizliği, bütünlüğüydü. İkircikli, ikiyüzlülük, söz davranış farklılığının onda emareleri bile yoktu. Zaten doğal komünal toplum ve kadın gerçeğinin temel karakterlerini oluşturuyordu. Bu temel karakteri Apocu özgürlük çizgisiyle birleştirdiğinde karşımıza en zor koşulların sonuna kadar direnen, en karmaşık ortamlarda doğru yolda yürümeyi bilen militanı çıktı. Bu da Nuda arkadaş oldu.
Yeniden partileşmeyi tartışırken, gerilla hamlelerine yönelirken birçok tartışacağımız, örnek alacağımız değerler var, ama öncelikli ve birinci olarak Nuda arkadaş gerçeğini ve duruşunu esas almak durumundayız. Bunu hepimiz, her arkadaşımız iyi bilmeli. Üçüncü dönem partileşmesinin doğru, başarılı militanı olmak istiyorsak ölçü ve özelliklerimizi Şehit Nuda gerçeğinde bulmalı, açığa çıkartmalı, anlamaya ve özümsemeye çalışmalıyız. Doğru pratik çizgi, doğru pratik örnek resmen de, fiilen de budur. Hepimiz bunu çok iyi bilmek, doğru anlamak durumundayız. Başka ölçüler, farklı örnekler aramaya kalkmamalıyız. Üçüncü dönem partileşmesinin sembolü, örneği olarak şehit Nuda çizgisini, duruşunu her zaman örnek almalıyız, anlamaya, özümsemeye çalışmalıyız. Önder Apo da buna işaret etti. Bu dönemin bütün şehitleri böyle bir komuta altında yürüyorlar. Böyle bir öncü, sembol, komutan izinde gidiyorlar. Bu yürüyüş yüzlerce, binlerce kahraman şehit ortaya çıkardı.
2004’ten bu yana nicel ve nitel bakımdan gerçekten de parti çizgisinin, kahramanlık çizgisinin ruhuna, özüne, içeriğine uygun bir partileşmeyi şehitler gerçeğinde bir kere daha güçlü bir biçimde yaşadık. Bu üçüncü dönem partileşmesinin bütün şehitleri yeni kahramanlık çizgisini, demokratik konfederalizm temelinde Kürt sorununun özgür ve demokratik yaşama kavuşma çizgisini, bunu gerçekleştirecek öncü, militan komutan olma çizgisini temsil ettiler. Çok sayıda şehit verdik. Bu dönemin şehitleri nicel sayıdan çok nitelik bakımından da öncü militan, yönetim, komutan düzeyinde, nitelik bakımından öne çıkıyorlardı. Dêrsim’de şehit düşen yoldaşlarla, Tekoşinlerle, Munzurlarla, Hüseyinlerle, Seyit Rızalarla başladı bu gerçek. Dersim yolculuğunda şehit düşen Mahirler, Nucanlar oldu. Amed’te Serxwebun, Erzurum’da Amed oldu. Botan’da Sorxwin, Yıldız, Adil oldu. Gerçek parti militanlığını, her türlü tehlikeye, iç dış gericiliğe, saldırıya karşı Apocu çizgiyi doğru anlama ve uygulamada örnek militan kişiliği Nuda yoldaşta buldu. O yolda dört yıldır gerçekten de büyük şehitler verdik. Özellikle de 2011’de, 2012’de Kandil şehitleri, Xakûrkê şehitleri, yine Botan şehitleri, Rojava şehitleri, en son Paris şehitlerimize kadar, Sara yoldaşa kadar uzandı bu gerçeklik. Büyük bir parti öncülüğü, parti yönetimi, emir gücü, komuta gücü ortaya çıktı.
Tüm şehitlerimiz ortak amaç için yürüdüler
Bütün bunları niye ifade ediyoruz? Çünkü mevcut çalışmalarımızı, hazırlıklarımızı böyle bir öncülük altında yürütüyoruz. Burada böyle bir komutanın emirlerini onların emirlerine bağlı olarak doğru ve başarılı bir biçimde yürütmek üzere bir yürüyüşe çıkmak amacıyla toplandık. O halde niye toplandığımızı doğru bilmemiz, anlamamız gerekiyor. Öyle basit, dar, sıradan, sadece heyecan ve duyguyla yaklaşmak tabii ki çok yetersiz kalır. Burada toplanmanın amacını, anlamını öğrenmekten, bilmekten uzak tutar bizi. Öyle olursak da yere sağlam basamayız, önümüzü net göremeyiz, yürüyüşümüzü sağlam yürütemeyiz. Eğer gerçekten bir şeyler yapmak, bazı görevleri başarmak, Apocu çizginin kazanan militanı olmak istiyorsak, bunun pratikte nasıl olduğunu yapanlardan öğrenmemiz gerekiyor. Onlar bizim için büyük bir yol gösterici, ön açıcı, deney, tecrübe birikimi, büyük bir çekim gücü, aydınlatma gücü, bunlar kadar da büyük bir emir gücü, talimat gücü; ne yapmamız gerektiğini bize emreden güç oluyorlar. Bu gerçeği iyi bilmemiz, anlamamız lazım.
Diğer arkadaşlarımızın tutumu da, durumu da farklı değildi. Ferhat arkadaş da 1990’ların başında Mardin’den katılmış, uzun süre Dêrsim’de gerillacılık yapmış bir yoldaştı. Güney’de de çalışmalarda bulundu. Dördüncü konferanstan sonra tasfiyeciliği Botan’da tasfiye ederek Apocu çizgiyi, gerillayı yeniden Botan’da oturtmak üzere görev ve sorumluluk üstlendi ve sonuna kadar bu görevini başarmak için çaba harcadı. Kurtay arkadaşı birçok arkadaş tanır. O da Botan’ın yetiştirdiği kahramanlardan birisiydi. 1990’lı yıllarda katılan, uzun süre Botan’da savaş yürüten, Botan’ın her tarafında emeği olan arkadaşlarımızdandı. 2007’nin güzünde yine tasfiyeciliğin tasfiyesi ve Botan’ın yeniden gerilla kalesi haline getirilmesi amacıyla Botan’a yürüdü. Son nefesine kadar da bu hedeften kopmadı. Böyle bir amacı gerçekleştirmek için yürüyüşün gerisinde, dışında kalmadı.
Halil arkadaşı arkadaşların çoğu tanıyorlar. Uzak alanlardan geldi. Çok farklı yaşam ve çalışmalar içerisinden, farklı toplumsal ortamlardan, Kürdistan’da gelişen mücadeleden etkilenerek Kürdistan’a gelen örnek kişiliklerden birisiydi. Gerillanın sözlü, yazılı, görsel ifadeye kavuşturulması ve topluma yansıtılmasında birinci derecede rol oynadı. Gerillanın ruhu, duygusu, gözü, kulağı, resmi, cismi oldu. Bugün bile hala bu alanının neredeyse yarısı onun eserleriyle dolu geçiyor. Propaganda çalışanlarının özellikle gerillada önemli bir bölümü onun eğitiminden geçen arkadaşlardan oluşuyor. Bu büyük gerilla, dağ, özgürlük tutkusunu çok daha da derinleştirmek üzere Kuzey yürüyüşünde şehit düştü Botan’da. Büyük bir gerilla kahramanlığı, dağ tutkunluğu gücünü gösterdi.
Bu yoldaşların her biri farklı bir zamanda da olsa bir ortak amaç için yürüdüler. İçte bizi önderlik çizgisini doğru anlama ve uygulamadan uzak tutan her türlü tasfiyeci yaklaşıma karşı Apocu çizgiyi hakim kılma mücadelesini yürütmeyle, dışta düşmana karşı zafer üstüne zafer kazanan yeni dönemin modern gerillacılığını Kürdistan’ın kalbi olan Botan’da oturtmak, harekete geçirmek için yürüdüler. Böyle bir tarihi anlam, görev içeren yürüyüşe karar verdiler. Bu kararları temelinde adımlarını attılar ve son nefeslerine kadar da amaçlarından kopmadılar. Kendilerine amaç bildikleri, önlerine görev olarak koydukları hususları pratikte başarıyla hayata geçirmek üzere her türlü cesaret ve fedakarlığı gösterdiler. Özgür ve direnişçi yaşamın ruhu oldular, bilinci oldular, özü oldular. Gerçekten de o çok sinsi, tehlikeli gizli sosyal reformculuk diye tanımladığımız çok alçakça, içten yaşam ölçülerimizi, militan ölçülerimizi oyarak düşman ajanlığı yapan tasfiyeciliğin teşhir, deşifre edilmesi ve aşılmasında büyük bir aydınlatma ve mücadele içinde oldular.
PKK’nin ve HPG’nin yeniden yapılanmasında, Apocu çizgiye oturmasında bu arkadaşların yürüyüşleri, tutumları ve mücadeleleri belirleyici rol oynadı. Onun için yeniden partileşmenin sembolü taşıyorlar. Pratikte bir yürüyüş gerçekleştirdikleri, parti dışılıkları açığa çıkardıkları gibi, söz ve tutumlarıyla net oldukları için böyle bir öncü, örnek haline geldiler. Partiyi ikna edip böyle bir karara, çizgiye çekebildikleri için öncü militan oldular.
Birincil olan, belirleyici olan önderlik ve şehitler gerçeğidir
PKK tasfiyecilik karşısında bu düzeyde bir tutum alabildi, düşünce ve karar geliştirebildiyse bu, Nuda arkadaşın düşünsel ve pratik çalışmalarıyla oldu. Başka hiç kimsenin de pratik olarak Önderlik dışında PKK’yi yeniden bu düzeyde ikna edebileceğini sanmıyorum. Bunu geçmişte de çok kez söyledik. Yeni yoldaşların da bilmesinde hepimizin yeniden daha derin bilince çıkarmamızda yarar var. Ancak Nuda arkadaş ikna edebildi, yanlışlardan bizi kurtarabildi, bizi dönemi anlamayan, ya da yetersiz anlayan durumlardan çıkarabildi, gaflet uykusundan uyandırabildi. Bu tabii Önder Apo’nun demokratik toplum manifestosu ismini verdiği savunmalarının hazırlanıp hareketimize sunulmaya başlamasıyla birleşince, hareketimizle ilk iki dönem partileşmenin ruhuna uygun bir biçimde, ama kendini yenilemiş, paradigma değiştirmiş ve yeniden yapılandırmış olarak güçlü bir biçimde gelişme gösterdi.
Şimdi herkes bu PKK duruşu önünde şapka çıkarıyor. Dost düşman herkes bu PKK’nin ne kadar güçlü olduğunu görüyor. Dostlar böyle bir PKK’lileşmeden büyük bir umut, güç alırken, düşmanlar kahroluyor. Ama onlar gerçeği teslim etmek, bu durumu kabul etmek zorunda kalıyorlar. PKK’nin geçmişten daha güçlü olduğunu, geçen süreçte özellikle uluslararası komploya karşı mücadeleden çok daha güçlenerek kendini yenileyip sağlamlaştırıp çıktığını düşmanlar da itiraf ediyorlar. PKK’nin böyle olmasında, bu düzeye gelmesinde işte bu yoldaşların tutumlarının, yürüyüşlerinin, çabalarının öncülük düzeyinde payı var. Bu bakımdan da 1 Nisanları unutmayalım. Yeniden partileşme, yeniden gerillalaşmanın en sağlam adımların atıldığı, en büyük mücadelelerden birinin verildiği gün olarak bilelim, anlayalım, değerlendirelim, örnek alalım ve örnek yürüyüşü izlemeyi bilelim, takip edebilelim.
Bu örnek yürüyüşün daha önceki benzer yürüyüşlerle bağı var, onlardan öğrenecekleri var. İlk defa böyle bir adım atmıyoruz, hamle başlatmıyoruz. Yeni bir yıl hamlesine, özgürlük devrimini zafere götürmek üzere yürümüyoruz. Hemen her yıl yaptığımız bir çalışma bu. Geçmişte çok daha zor koşullarda, çok daha güçlü, öncü düzeyde bu yürüyüşü yaptık. Zorluklar geçmişte daha çoktu. O dönemin özgürlük yürüyüşçüleri tarafından aşıldı. Karmaşa, karanlık geçmişte daha fazlaydı, onları öncü, örnek yürüyüşçü yoldaşlar aydınlattılar, karanlıkları aydınlığa, karmaşayı netliğe çevirdiler. Bu bakımdan şimdi ön daha çok açık, netlik daha fazladır. Ne yapmamız ve nasıl yapmamız gerektiği konusunda bilincimiz, tecrübemiz, eğitimimiz, disiplinimiz her zamankinden yüksek, güçlü. Dolayısıyla daha sağlam yürümek, daha rahat yürümek, daha başarılı yürümek için her türlü zemin var, imkan var, kapılar açık. Bu işi yürütmek şimdi daha kolay. Zor olanı geçmişte bu yürüyüşü yapan, özgürlük yürüyüşüne çıkan öncü yoldaşlar başardılar. Bize bu tür yürüyüşleri daha kolay hale getirdiler. Önümüzü daha açık, aydınlık kıldılar. Neyi, nasıl yapmamız gerektiğini bize öğrettiler. Nasıl yürümemiz gerektiği konusunda güç, ruh, bilinç verdiler. Şimdi onlardan öğrendiklerimizle, aldıklarımızla böyle bir yürüyüşe çıkmak, yeni yeni özgürlük hamleleri planlamak, onları gerçekleştirmek çok daha kolay, çok daha imkana, fırsata sahip, çok daha yapılabilecek bir durumdur.
Bu bakımdan yeni bir yıl hamlesine, yeni bir Newroz hamlesine yürürken bu geçmiş hamlelerin hepsinden dersler çıkarmamız gerekiyor. Ne tür hazırlıklar yapıldı, nasıl planlandı işler, görev ve sorumluklar nasıl ortaya konuldu, bunları yapmak için nasıl kararlılık, cesaret, fedakarlık ortaya çıkarıldı. Bunları hayata geçirmek için ne tür çabalar harcandı, kahramanca yürüyüşlere çıkıldı ve net sonuçlar alındı, bunları bileceğiz. Hem yakın dönemin, dördüncü stratejik dönemin yıl hamlelerini bu temelde daha iyi anlayacağız, değerlendireceğiz. Çünkü onlar bizim yolumuzu aydınlatıyor, önümüzü açıyor, hem önümüzdeki sürecin uluslararası komploya karşı direnme sürecinin her yıl hamlesinin özelliklerini, ölçülerini, sonuçlarını bir bir irdeleyeceğiz, derslerini çıkartacağız, özümseyeceğiz ki, hamlemizi, yürüyüşümüzü oradan edindiğimiz derslerle daha etkili ve başarılı kılalım. Bunu da hem her türlü zayıflığa, geriliğe, ideolojik ve askeri bakımdan bizi zayıf ve geri bırakan ruh hallerine, duygulara, düşüncelere, davranışlara karşı yapacağız; yani her türlü tasfiyeciliğe, orta yolculuğa, bireyciliğe, keyfiyete karşı yapacağız, hem de büyük bir askeri deha olarak, komutan ve savaşçı olarak düşmanın her türlü askeri gücünü yenecek bir askeri tarz, üslup ve taktikte başarı kazanmak üzere yapacağız. Her iki boyutta da geçmişten yeterli dersler çıkartarak hamlemizi başarılı kılmayı bileceğiz.
Tabii bunun daha eskisi de vardır. 1980’li, 90’lı yılların büyük direnişçilik süreci var. 15 Ağustos Atılımı var. Agitlerin, Beritanların, Zilanların savaş tecrübesi var, savaş dersleri var. Çok öğreticidir. Daha da zor olan dönemler aslında bu yoldaşların direndikleri, mücadeleye öncülük ettikleri dönemlerdi. Savaşçılıkta da, komutanlıkta da onlardan öğreneceğimiz çok, ama çok şey var. Onlardan öğrenmeyi bilmeliyiz. Daha öncesi de var; büyük zindan direniş gerçeği var. 1981-82 sürecinde başta Amed Zindanı olmak üzere 12 Eylül faşizmine karşı zafer kazanan büyük zindan direnişçiliği, Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin direnişçiliği var. Önder Apo PKK’nin direniş çizgisini temsil etmeye yeterli bir direniş dedi bu büyük zindan direnişçiliğine. O halde Önderlik tarafından kabul gören, onay gören bir direniş gerçekliğini ifade ediyor. Tabii PKK çizgisinde, Apocu çizgide direniş yürütmek için bu örnek büyük direnişten de ders çıkartacağımız çok şey var. Onun derslerini de yeterince çıkartmayı bilmeliyiz. O derslere göre hareket etmeyi de bilmeliyiz.
Daha öncesi de var. 1970’li yılların alacakaranlık ortamında, 12 Mart ve 12 Eylül faşist askeri cunta ortamında her türlü özgürlükçü, demokratik bilinci, değeri imha etmek için azgın saldırıların yürütüldüğü, karanlık, karmaşık bir ortamda doğruyu görmek, bulmak, doğru yolda yürümeyi bilmek çok çok daha büyük bir işti, zorluklar istiyordu. Büyük cesaret, kararlılık, irade timsali olan gençlik öncüleri bu gerici saldırılar karşısında imha olmaktan kurtulamamışlardı. Mahir Çayanlar, Deniz Gezmişler, İbrahim Kaypakkayalar ki gerçekten TC sınırları içinde gerillacılığın öncülüğünü, önderliğini yapan, 1968 gençlik devrimini Türkiye ve Kürdistan’a taşıyan, bu devrimin ruhu olan, bilinci olan, iradesi ve tarzı olan büyük kahramanlık yürüyüşçüleriydi, ama onlar bile faşist askeri saldırılar karşısında darbe yemekten, imha olmaktan kendilerini kurtaramadılar.
1970’li yıllar boyunca binlerce yurtsever devrimci doğrudan devletin ya da örtülü olarak devletin örgütlediği paramiliter faşist güçlerin saldırıları altında şehit düştüler. Bu şehadetler, Kürdistan’da örgütlü bir güç yaratmak için gösterilen çabalar da ancak kahramanca direnişle gerçekleşebildi. Haki Karerlerden Halil Çavgunlara, Cuma Tak, Salih Kandallara kadar ulaşan büyük kahramanlıklar 1970’li yıllarda da ortaya çıktı. Bu dönemin kahramanlığı da aslında daha sonraki gelişmelerin hepsinin temelini oluşturuyor. İdeolojik temel atma, örgütsel temel atma, ideolojik örgütsel çizgi oluşturma, bu anlamda hem bu karmaşık karanlık süreci oluşturma hem de bu karanlığa karşı aydınlığı yaratacak bir yürüyüşü büyük cesaret ve fedakarlıkla ortaya çıkartma sürecini ifade etmişti.
Önderliksel doğuş, önderliksel gerçekleşme bu dönemde yaşandı. Başta birinci dönem olmak üzere bütün dönemlerin kahramanlık çizgilerini ortaya çıkartan büyük bir önderliksel doğuşla gerçekleşmesi söz konusudur. Bu gerçeği doğru anlamak, doğru özümsemek, doğru uygulayıcısı olmak büyük önem taşıyor. Yani Kürdistan’da özgürlük militanı olmak, eşitlik ve demokrasi militanı olmak öyle kendine göre, canının istediği gibi keyfiyetle olmuyor. Ancak bu farklı dönemlere yayılmış kahramanlık çizgisini görerek, bu çizgiyi ortaya çıkaran önderlik gerçeğini doğru anlayıp özümseyerek başaran, zafer kazanan bir özgürlük militanı, yürüyüşçüsü olunabilir. Bunu herkes iyi bilmeli bilince çıkarmalı ve hiçbir zaman da unutmamalı.
Bunu unutmamak ne demektir? Kendine görelikten, keyfiyetten, bireycilikten uzak durmak demektir. Ne yapmak istediğimiz, onu nasıl yapacağımızı kendi keyfimizden, kafamızdan esen rüzgarlara göre değil de Önderlik ve onun pratikleşmesi olan kahraman şehitler gerçeğine göre değerlendirmek, ele almak, yürütmek demektir. O halde demek ki böyle bir yürüyüşe çıkılırken her şeyden önce nasıl bir ölçüde, çizgide yürünmesi gerektiğinin derin bilincine varılmalıdır. Başarılı olabilmek, kararlıca yürüyebilmek, atılan her adımda yere sağlam basıp sonuç alabilmek kesinlikle böyle yapmaya bağlıdır. Bu belirtilenleri her özgürlük savaşçısı amiyane deyimle kulağına küpe etsin. Günün yirmi dört saatinde bu ruhla, bu bilinçle yaşasın. Bundan asla kopmasın. Her zaman, her yerde, her türlü zorluk karşısında bu gerçekliği ansın, hatırlasın. O zaman doğruyu hem bulur hem de yapar. Hiçbir zorluk onu başarıdan alıkoyamaz. Hiçbir karmaşa onun kafasını karıştıramaz. Hiçbir hile, oyun, tasfiyecilik onu aldatamaz.
Başarı ancak doğru katılım ve sağlam kararlılıkla yaratılır
Tabii böyle yapmaz da kerameti kendinden sanırsa, biraz gençliğin verdiği heyecana, güce dayanarak yürüyebileceğini sanırsa büyük yanlış yapar. O enerjiye, gençliğe, dinamizme yazık olur. Onlara güvenerek sonuç alacağını sananlar ancak gafleti yaşayanlar olabilirler. Evet, tabii ki enerji, dinamizm, heyecan, mücadelede kahramanca yürüyüşte önemli unsurlar, başarının sağlanmasına hizmet eden unsurlar, ama kesinlikle birincil, belirleyici unsurlar değiller. Birincil olan, belirleyici olan önderlik ve şehitler gerçeğidir. Özgürlük devriminin başarı çizgisi, zafer çizgisidir. Kırk yıllık bir Önderlik yürüyüşü ve mücadelesinin her gününün, her ayının, her anının bilincine varma, derslerini çıkartma temelinde gerçekleşen bir yürüyüştür. Bize doğruyu, başarının yolunu burası gösterir. Bunun dışındaki yaklaşımlar, tutumlarla Kürdistan’da değil zafer kazanmak, kendini korumak, yaşatmak bile mümkün değildir. Hiç kimse kendini bu konuda kandırmamalıdır, heyecanına, gençlik enerjisine güvenmemelidir. Böyle olanlar pratikte de kaybetmekten öteye bir sonuç ortaya çıkartmazlar.
O halde pratiğin doğru, sağlam, başarılı, zafer kazanan özgürlük yürüyüşçüsü olmak istiyorsak, her şeyden önce bu yürüyüşü hangi çizgide yapmamız gerektiğini iyi bileceğiz. Bu da önderlik gerçeğini, Önderlik çizgisini, Önderliğin ideolojik askeri çizgisini doğru anlamayı, iyi anlamayı ifade ediyor, gerektiriyor. Yine Önder Apo’nun kırk yıllık mücadele içerisinde ortaya çıkardığı başarı tarzını, üslubunu, temposunu, bunun Hakilerden başlayıp Agitlerle, Zilanlarla, Adillerle, Nudalarla gelişen, günümüzde Sara gerçeğinde zirveleşen pratik kahramanlık çizgisini, şehitler çizgisini doğru anlamaktan geçer. Bunu anlayamayanlar, bu temelde katılmayanlar, ruhlarını, duygularını, düşüncelerini, pratik güçlerini buradan alamayanlar başarılı, özgürlük yürüyüşçüsü olamazlar. Her zaman doğruyu görme ve başarılı yürümede gerçek güç kaynaklarının, önderlik ve şehitler gerçeği olduğunu bilmek gerekir. Her sorunu bu gerçeklik temelinde çözeceklerini, her zorluğu buradan aldıkları güçle yeneceklerini, her karmaşık işi bu temelde başaracaklarını iyi bilmek önemlidir. Bu bakımdan da böyle bir tarihi yürüyüşe, yeni bir yıl hamlesine, ki bu yıla geçen yıllarda yapamadıklarımızı yapma, yarım kalan görevleri tamamlama, Önder Apo’ya özgürlük ve Kürdistan’a statü hedefini kesin başarıya götürme yılı dedik. Bu yılın hamlesini bu hedefleri başarma hamlesi olarak tanımladık. O halde böyle iddialı, önüne büyük ve kesin hedefler koymuş bir yıl hamlesine yönelirken, her özgürlük savaşçısı her şeyden önce böyle bir hamleyi zafere götürmenin, büyük hedefi başarmanın, önderlik ve şehitler gerçeğinden öğrenerek, onları özümseyip onların çizgisinde yürümeyi bilerek gerçekleşeceğini doğru anlamalılar. Bu esas üzerinde bu yürüyüşe çıkmayı öngörmeliler. Bunun dışında bir ölçüyü kendilerine esas almamalılar. Kim ki başka bir ölçüyü esas almaya kalkarsa, farklı ölçülerle, güçlerle yürüneceğini, başarı kazanılacağını sanırsa kendini kandırır, kendini yanıltır. Öyle bir kendini kandırmaya, yanıltmaya hiç düşmemek lazım.
Kırk yıllık mücadelenin bu kadar açığa çıkmış tecrübesi, deneyimi varken ondan korkmamak lazım. Onlar bizim için gerçekten de büyük aydınlatma ve pratik gerçekleştirme güçleri oluyor. O halde onlara dayanmayı, onlarla doğru bütünleşmeyi, onlara doğru katılmayı, onları anlamayı, öğrenmeyi, onların izinden yürümeyi ve doğru yol yöntemlerle başarılı bir biçimde uygulayıcısı olmayı bilmek gerekir. Başarı buradan geçer. Bu tür yürüyüşlerde yürüyüşe doğru çıkmak, başarı esasına göre çıkmak, yürüyüşü sonuçta tam başarıya götürmek ancak bununla mümkün olur. Biz bütün özgürlük savaşçılarının öncelikle böyle bir duyarlılık, yoğunlaşma, duygu ve düşünce temelinde buraya geldiklerini, böyle bir hamle yılında pratik mücadele alanlarına gitme kararlılığını ortaya çıkardıklarına, bunu sağlam bir biçimde pratikleştirerek mutlak zafer kazanma iradesi, gücü, tutkusuyla adım atmak istediklerine inanıyoruz.
Eğer gerçek böyleyse ve bunu önderlik ve şehitler çizgisinde gerçekleştirmeyi, Nuda çizgisinde yürütmeyi esas alıyorsak “o zaman zafer kesinleşmiştir, vuruş tarzı belirlenmiştir” diyor Önder Apo. Ne yapacağımız, nasıl yapacağımız nettir. Onları bilmemek, nerede ne yapacağı konusunda muğlak kalmak kesinlikle söz konusu olamaz. Bu kadar Önderlik ve parti esaslarına göre düşünen, karar oluşturan, irade ortaya koyan birisinin doğru karar alamaması, yeterli doğru karar alamaması, yeterli üslup ile yeterli yaklaşım gösterememesi, örgütleyememesi, eyleme geçememesi kesinlikle mümkün olmaz. Başarılı bir tarz, üslup, yeterli bir tempo haline gelmek istiyorsak bunun her şeyden önce büyük bir kararlaşma önderlik ve parti gerçeğine irade bütünlüğü temelinde katılma olayı olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Başka türlü doğru tarz, doğru üslup, doğru taktik haline gelinemez, yeterli tempo olunamaz. Onları ancak doğru katılım ve sağlam kararlılık yaratır. O halde yürüyüşümüzün başarısını, kararlılığını belirleyecek olan bizim böyle bir yürüyüşe karar verme, bunu önderlik ve şehitler çizgisinde yapma kararlılığını tam bir biçimde ortaya çıkartmamızdır. Bunu yapmışsak gerisi kolaydır. Her gün, her an nerede ne yapmamız gerektiğini rahatlıkla ortaya çıkarabiliriz. Her bir arkadaş ortaya çıkarabilir. Bu konuda eski olmak, yeni olmak, genç olmak, yaşlı olmak, kadın olmak, erkek olmak hiçbir ayrıcılık gözetmiyor, ortaya çıkarmıyor. Böyle bir kararlılığı, netliği olan herkes bugünün mücadelesinde neyi nasıl yapmayı gerektiğini doğru bir biçimde rahatlıkla bilir.
Eğer bu bilinç ortaya çıkmıyorsa bilelim ki karar düzeyimizde, katılımızda bir eksiklik var, bir sakatlık vardır. Yoksa başka nedenlere bağlamayalım, başka nedenlerle izaha kalkmayalım. Pratiğin sonuçlarını belirleyen bizim katılım ve kararlılık düzeyimizdir. Bu konuda bir kişi kararında netse, bu kararlılık ve netlik konusunda kendini kandırmıyorsa veremeyeceği hiçbir doğru karar, yapamayacağı hiçbir başarılı eylem, gerçekleştiremeyeceği hiçbir örgüt çalışması olamaz. Bunu çok iyi bilelim. Bunu pratikte yapamamışsa demek ki kararında çürüklük var. Bileceğiz ki yanılgı içindeyiz; kendimizi kararlaşmış gibi ortaya koyuyoruz, ama bu karar içinde ikirciklik var, muğlaklık var ya da bilinçten, iradeden yoksun, öfkeye, tepkiye dayanıyor, heyecana ve duyguya dayanıyor. Bu tür hususlara dayanan kararlılık doğru bir kararlılık olmaz; rüzgar gibi gelip geçer. Kalıcı olan, sağlam olan, bilince dönüşen, iş yapma yeteneğine dönüşen kararlılık tabii ki bilinçli ve iradeli bir biçimde ortaya çıkartılan kararlılıktır.
Bu nedenle böyle bir yürüyüşe çıkmaya hazırlanırken ilk adımı atmak isterken her arkadaşımız her şeyden önce böyle bir kararlaşma ve netleşme içinde olmalı. Bu yürüyüşe böyle bir kararlılık ve netlikle çıkmayı esas almalı. Eksikliği varsa böyle bir kararlılıkta, yanılgılarla kendini kararlı sayıyorsa düzeltmeli, eksikliğini gidermeli; katılımını ve kararlaşmasını tam yapmalı, netleştirmelidir. Böyle bir katılım ve kararlığa dayanmayan yürüyüş yanlıştır, tehlikelidir. Kişiye de örgüte de zarar verir. Sadece düşmana hizmet eder, düşmana kazandırır. Öyle bir durum objektif ajanlık olur.
Böyle bir yürüyüşe çıkarken en küçük tereddüt, duraksama olmadan, el birliğiyle, tam bir örgütlülükle kurallı disiplinli bir biçimde sadece önümüze koyduğumuz amaçları başarmak üzere yoldaşça omuz omuza vererek yürüyüş içinde olmak gerekir. Öyle olursak hiçbir düşman güç önümüzde duramaz. Öyle bir yürüyüşü hiç kimse engelleyemez. Öyle bir yürüyüş kesin zaferden başka bir yerde durmaz. Böyle bir zafer yürüyüşü için de bu tarzda hareket etmek önemlidir. Öyle bir kararlılık temelinde Nudaların, Halillerin, Ferhatların kahramanlık gününde, onların izinde, onların özlemlerini başarmak, onların anılarına doğru sahip çıkmak üzere Nuda çizgisinin takipçisi olarak yeni yıl hamlemizi başlatalım.