Adı, soyadı: Mehmet HEMO
Kod adı: Aziz AFRİN
Doğum yeri ve tarihi: Afrin, 1974
Katılım tarihi: 1999, Lübnan
Şehadet tarihi ve yeri: 14 Nisan 2007, Ovacık-Dêrsim
İstemlerle ulaşılmayacak ufuk yoktur. Her isteme has bedel sunumu, bir ulaşım kanunudur. Bu kanunun bilinciyle yola düşen ve PKK saflarında en aktif şekilde mevzi almış bir insandı Aziz yoldaş. Saf yüreği analitik aklın hükmüne girmemiş, duygusal zekasını korumuş ve canlı tutmuş; pala bıyıklı olsa da çocuk ruhlu devrimciyi sizlerle paylaşmak ve herkesin bu kahramanı tanımasını sağlamak ve ondan alınacak birçok özelliği anlatmak, anısına verilecek en büyük cevaptır.
Büyüdük de kirlendik diyenleri doğrularken, aslında Aziz’i tanımayışımızla kirlenmeyi olağan karşılayıp mücadelesizliği onaylamış oluyoruz. “Böyle işliyor bu zamanda” diyerekten zamana; yani sisteme kurban sunumunda kendi elimizle bıçağa boyun uzatıyoruz. Buna dur deyişin kendisi, Önderliğin inşa etmeye çalıştığı militan kişilik yapılanmasıdır. Bu yapılanma, eksiklikleriyle birlikte toplumumuzda; yani özelde bu toprakların bağrında kopmamış halkımız içerisinde halen yaşam buluyor. Bunun somut hali Aziz yoldaştır. Var olan kıvılcım, Önderlik çizgisinde alevlenmiştir.
Solmayan, güneş ışınlarıyla parıldayan zeytin ağaçlarının yeşilliğiyle büyümüştü Afrinli Aziz yoldaş. Barış ruhlu özünü, hümanistliğini yetiştiği doğadan almış ve PKK’den aldığı eğitimlerle özüne uyumlu doğrultuyu çabuk özümseyip pratikleştirmiştir.
Sonbahar mevsiminin bitişine yakın Kasım ayında Haydaran dağlarında gece yürüyüşünde gördüm Aziz yoldaşı. Soğuğun keskin yüzünü amansızca hissettirdiği zirvelere doğru çıkarken, rüzgar tokat gibi çarparken, Aziz BKC silahı ve mermi dolu çantası ile nefes nefese yol alıyordu. Silahın soğuk namlusu avuç içine yapışmasın diye kazağının kolunu eldiven niyetine çekmişti. Hangimiz yanına gidip silahı, çantayı almak istediysek, o hepimizi ret etti. Gerillada bir ahlaki kuraldır. Ağır silah taşıyan arkadaşın silahı herkesin ortak yüküdür. Yol boyu herkes silahı biraz taşır. Aziz arkadaş sadece silahını yokuş aşağı iken verirdi. “Zor yokuşlarda kimse benden istemesin” derdi.
Hafiften kambur, elleri nasırlıydı. Emek adamıydı. Kurnazlığı ve hesapçılığı tanımazdı. Yapanlara karşı tavrı netti. “Niye tenezzül ediyorlar kurnazlık ve hesapçılığa” derdi. “Git düşmana karşı yap, kaytarmak için değil”. Bu yönüyle kapitalist sistemden alınan bin yılların egemen, çıkarcı zihniyetiyle edinilen özelliklere meydan okurdu. PKK’de sonsuz adanmışlık karakterini yaşatan bir militandı. Adına yaraşırdı.
Aziz’in en özel yanı; capcanlı, duygu yüklü karakteriydi. Hisleriyle her yönüyle uygun ve aktifti. Olumsuzlukları çabucak fark ederdi. Ortamda biri daralsa, ilk o fark ederdi. Bakışları, mimikleri olduğu gibi ele alır ve anında adlandırırdı. Aziz kimseyi kırmamış desem yeridir. Onun kimi zaman sert çıkışları olsa da kimse kızmaz, alınmazdı. Çünkü Aziz hiçbir zaman bireysel bir amaçla kızmazdı. Kızmışsa haklı nedenleri vardı. Doğaya olan hassaslığı ile insana olan hassaslığı özdeştir. Bir filizin eğildiğini görse, ilkin o fark eder ve gidip düzeltirdi. Söylenirdi; yüreği hiç susmazdı. “Niye görmüyorsunuz, niye basıyorsunuz, o da candır” derdi. Analitik aklın öne çıkışıyla olay olguları yorumlayışımız, bizleri hep kapitalist zihniyetin robotları haline getirdi. Duygusal zekadan kopuşla kirleniyoruz, kirlendikçe toplumsallıktan, doğadan uzaklaşıyor ve yalnızlaşıyoruz. Çocukluktan uzaklık ve çocukların dünyasından kopukluğumuz gelecek, nesillere doğrultu çizemememizin temel nedeni oluyor. Aziz, tüm yakınlığıyla bu zihniyete karşı duruşun somut ifadesidir. Çocuk yüreği ile yoldaşına inanır, karşılıksız severdi. Düşmana sonsuz kiniyle amansızca karşı dururdu.
Gerillada pala bıyıklı birisinin ağladığını ilk kez O’nun şahsında gördüm. Arkadaşlardan uzakta tenha bir yerde Aziz’in ağladığını gördüm. Başka birkaç ayrı yerde de. Çokça ‘duyguları kontrol altına almak gerek’ denilir. Biz bu uyumdan bahsederiz. Aziz, duygularını gizlemez, kontrol altına almaz, neyi hissederse onu yaşardı. Ağladığı anlar, şehit arkadaşların yanında olmadığını fark ettiği anlardı. “Bu noktada şu vardı” ve başka bir noktada “Can arkadaşla, Özgür arkadaşla” der ve onların o an olmayışlarına ağlardı. Kendisini gizlemezdi. Örgüt dendiğinde durur ve kafasını sallardı. “Sizi anlamıyorum” derdi.
Aziz farklıydı. Sevilmek için sevmezdi; sevdiği için sevilirdi. Kimileri gibi alkışa tutulmak ya da kabule durmak için çabalamazdı. Sevgiyi hak ederdi. Aziz’in özelde bir çabası olmazdı. Her şeyi doğal ve içtenlikliydi. Hesap ve planlamalara göre yaklaşım belirlemezdi. Olması gerekeni hisseder, adlandırıp harekete geçerdi. Özünün dışa direkt yansımasıydı bu. Farkı çoktur. Şahit olduğum, soğuk yaylalarda parkesini çıkarıp, parkesi olmayan arkadaşa zorla giydirmesiydi. “Ya sen ne olacaksın” dediğinde; “Falanca noktanın sığınağında geçen yıldan kalma bir parke var, onarır, yıkar, giyerim” derdi. Yine başka bir zaman farklı bir arkadaşa eldivenlerini zorla verdi. “Aziz niye böyle yapıyorsun? Soğuksa en çok sana lazım, sen BKC taşıyorsun” dendiğinde kızardı. “Siz de öyle yaklaşıyorsunuz ki sanki ben kendimi düşünmüyorum. Banyo yerinde yırtık bir çorap vardı, yıkayıp, diktim. Eldiven niyetine kullanacağım, ama size versem almazsınız. Benim için önemli olan, işimi görmesidir.” Onun verdiği alınmadı mı kızar, ortaya atar, bir daha almazdı. Onun için Aziz bir şey verdi mi alınmalıydı. Aziz’in verdiği değerliydi, anlam yüklüydü. O süslenmeyi sevmezdi, kendisini süsleyenleri satılığa çıkma, pazarlama kültürüyle bir tutardı. Düzenli olur, ama fazla bizim kültürün değil der ve ona göre yaklaşır ve yaklaşılmasını isterdi.
Düşmana karşı kini dinmezdi. Hep en üst seviyedeydi. Eylemlere katılma noktasındaki dayatma ve katıldığı eylem sonralarındaki coşkusu görülmeye değerdi. Herkesçe “bakın, nasıl çocuk gibi seviniyor” denirdi. Sevincini de üzüntüsünü de yoldaşlarıyla açıkça paylaşırdı. Kompleksleri hiç yoktu. Kendi gerçekliğinin bilincinde olup ona göre yaşardı. Azizle aziz olunurdu.
Şimdi Aziz’i daha iyi anlıyorum. Önderliğin savunmalarında öne çıkan komünal toplumun yaşayan değerleri, Kürdistan toplumunda halen cılız, dağınık da olsa yaşam buluyor. Bunu örgütleyip sistemleştiriyor ve günümüz gerçekliğiyle şahlandırıyoruz. Esas oluşturmak istediğimiz ahlaklı, politik toplum insanının adanmışları olarak Aziz’i anladıkça, oluşturmak istediğimiz yaşamın azizliği daha bir güç ve aydınlık katıyor yürek ve bilincimize.