Adı, soyadı: Jehat BİNİCİ
Kod adı: Faik SURUÇ
Doğum yeri ve tarihi: Suruç, 1979 Mücadeleye
Katılım tarihi: 1996, Suruç
Şehadet tarihi ve yeri: 14 Nisan 2007, Ovacık-Dersim
Hüznün yüzü gene döndü kendi içine. Nice gencecik bedenlerin kanıyla sulanıyordu bu topraklar. Akan her bir kanın ardından sel olup akan gözyaşlarıyla besleniyordu. Bu topraklar üzerinde yaşayan her bir ağaç, bu direnişlere şahitlik yaparcasına savruluyordu rüzgarda.
Dinmeyen acıları işler gibi büyütmüştü kendini meşe ağacı. Dik ve mağrur… Görkemli ve heybetli… Her bir meşe ağacı kendi evlatlarını kaybetmenin hüznüyle tarihe inat, ayakta kalmanın sırrını taşır içinde. Yitirilen bir evladın acısı anlatılıyordu akan suda, sallanan her bir yaprak dalında. Dokuz kahramanın öncülüğünü yaparken kaybetmiştik onu.
Uygarlıklara beşiklik etmiş Urfa’nın zengin mirası ve gelenekleriyle büyüyen Faik yoldaş, Apocular yuvası olan ‘Suruç Ovası’nın kızgın güneşinde kavrulmuş esmer teni ve siyaha çalan gözleriyle, tarihin yazgısını kabul etmeyeceğini ima ediyordu. Evin en büyük çocuğu olarak mücadeleye aktif bir şekilde destek sunan bir aileden gelmesinden dolayı, Faik arkadaşın yaşamı rutin geçmez. Derin bir sessizliği yaşasa da, iç dünyası gelecekte büyük işler yapabileceğine işaret eder. Çocukluğundan itibaren devrimci kültür ve ahlak edinir. Devrimci olma iddiası çocuk yaşta gelişir. Babası 12 Eylül darbesi sonrası tutuklanıp 14 yıl hüküm giyince, ailenin en büyük çocuğu olarak sorumluluk üstlenir. Bir yandan okurken, diğer yandan da çalışır.
Kendisinden önce mücadeleye katılarak şehadete ulaşan kuzenlerinin yarattığı etki ve onlara olan bağlılığı Faik yoldaşı erken yaşlarda dağlara çeker. Dağlara verilmiş sözlerin yerine getirilmesi için adanmış bir yürek gibi kendini hazırlar. 17 yaşında saflara katılan Faik yoldaş, Parti Merkez Okulu’na giderek Önderlik eğitimi alır. Mücadelenin beyin gücünün açığa çıkarıldığı bir sahada eğitim almanın daha sonraki mücadele hayatında ne değişiklikler yapacağından habersiz, ama bir insanın bilgiye olan susuzluğunu adeta giderircesine kendini yetiştirir.
Ülke sahasına yöneldiğinde yaşam, mücadele ve savaş konusunda öğrendiklerini hemen uygulayamaz. Kavrama düzeyinin, deneyim ve tecrübelerden geçirildikten sonra güçlü bir pratiği ortaya çıkardığını görür. İlk durağı; en zor alanlardan biri olan Zagros olur. Zagros eyaletine geçtiğinde, eyaletin savaş pratiği ve yaşamda güç ve kudret isteyen koşullarına alışmak için çabalar. Alıştıkça sevilir, alıştıkça başarır.
Parti Merkez Okulu’nda aldığı dersler, onu yaşamı boyunca koruyacak ve kollayacaktı. Acımasız gerçekler savaş sahnesinde yüzüne vurduğunda, bu derslerden edindiği yaşam felsefesini, aileden aldığı terbiye ve kendi karakteriyle de birleştirecek ve hiçbir şeyden korkmayacak kadar kudret sahibi olduğunu anlayacaktı. Özgürlüğe susamış bir halkın tarihi görev ve sorumlulukları önünde durduğunda, onbinlerce can yoldaşı gibi Heval Faik de bunu hissedecek ve harekete geçecekti. 17 yaşında uzun yollara düşerek, ideallerini ve hayallerini gerçeklerle yoğurdu. Duygularının ve istemlerinin ancak böyle bir mücadele ile anlam bulacağını hissetti ve hislerinin arkasından koşar adımlarla yürümeye başladı.
Faik heval, konu yenilik ve öğrenme olduğunda hızı kesilmeyen, her zaman güçlü bir tempoda yoğunlaşmayı yaşadı. Dağ yaşamında öğrenilen her bir gerçekliği tarihten gelen bir ders gibi beynine ve yüreğine işledi. Belki de bundandı, dağ yaşamına alışmakta hiç bir zorluk çekmemesi. Susuzluğuna, açlığına, zemheri soğuklara, yakıcı sıcaklara alışmıştı; çünkü bu topraklarda her şey tüm yakıcılığıyla yaşanırdı. O, zaten güneşin insan tenini yakarcasına bilediği Mezopotamya’nın çocuğuydu. Doğayla yaşamanın kanununu daha küçük yaşta öğrenmişti. Bir evladı bağrına basar gibi onu da her türlü zorluktan koruyacağını biliyordu doğanın. Çünkü yaşadığı topraklarda en iyi öğretmen topraktı. Düşmanın tankı topu işlemezdi kendi ülkesinin topraklarına, dağlarına. O dağlar ki hep baş kaldırmıştı. Hep direnişin meskeni olmuştu. Heval Faik attığı her adımda, aştığı her tepede, kana kana içtiği her pınarın başında, soluduğu her nefeste bunun bilincindeydi.
Faik hevalin eylemlerdeki başarısı ve yaşam içindeki atılganlığı gurur duyulacak derecedeydi. Faik demek; yepyeni bir ruh demekti.
Faik hevali ilk gördüğümde; güçlü, keskin, zorluklarla mücadelede hep galip, gerillacılıkta pişmiş, iradesi sınanmış, hayatın sınavından başarıyla geçmiş biri olduğunu anladım. Belirlenmiş bir zamanda yapılması gereken işler olmadığında, kısacası; belirginliğin fazla ortaya çıkmadığı süreçlerde bile Faik heval, yaşam içerisinde büyük küçük demeden her ayrıntıda titizdi, disiplinliydi. O yaşamı seviyordu. Ve böyle yaşanması gerektiğine inanıyordu. Bu disipline oluş, onda o kadar doğallaşmıştı ki, söylediği ve yaptığı her çalışmada ona katılmaktan kendimizi alamıyorduk.
İnsani öz ne kadar da derindi onda! İnsana verdiği değer, duyduğu saygı bakışlarına yansırdı. Aynı mücadelede aynı amaç için savaşan yoldaşlarına yaşamın gerekliliklerini öğretmede keskin, ama onları kollayıp koruyabilmenin, asla yolda bırakmamanın, en küçükten en büyüğüne kadar yaşamın her ayrıntısını paylaşmanın sevgisini ve alçak gönüllüğünü de sergilerdi. Ya çok ciddi ve sert bakışlı ya da esprili ve kahkahaya boğulmuş bir Faik bulurduk etrafımızda. Kahkahaların belki de en içten, en temiz, en hesapsız atıldığı bir mekanı paylaşmanın coşkusunu yaşıyorduk.
Bu anlamda PKK, sistemin insanı küçülten cenderesinde özgürlük arayan gençlerin “ben de varım” diyerek hem kendi iradesini, hem de halkın onurunu bulduğu yer oluyor. PKK’nin kadro yetiştirmesi yıllara ve büyük emeklere dayanıyor. PKK’de hem kendini, hem de toplumsallığını bulan genç yürekler, başlangıçta zorlansalar da inatları ve ısrarlarıyla geliştiler ve büyük komutan oldular.
Faik heval, savaşın ve yaşam pratiğinin soluksuz yaşandığı Zagros’ta, askeri duruşuyla örnek komutanlardan oldu hep. Zor görevlerde bile çok içten katıldığından, çok rahat ve olağanüstü durumlara hazır bir pozisyondaydı.
Savaşı iliklerine kadar yaşayan binlerce yiğit kız ve erkek, özgür yaşamın büyük savaşımının bilincini ve düzeyini yükseltmek için 2002 yılında Mahsum Korkmaz Akademisi’nden geçti. Heval Faik, eğitim devresinde gösterdiği performans ve askeri derslerdeki başarısıyla ön plana çıktı. Askeri eğitimdeki aktifliğinden dolayı bazı dallarda birinci seçildi. İnatçı, dik kafalı, sert bakışlı, tuttuğunu koparan ve iş bitirici özellikleriyle tanıdığımız heval Faik, bu eğitim sonrasında Kuzey sahalarına geçmek üzere öneride bulundu. Aldığı eğitimi, edindiği tecrübeleri en iyi aktarabileceği alanların Kuzey alanları olduğunu biliyordu. Önerisi kabul edilen heval Faik, 2003 yılında bir grup arkadaşıyla birlikte Dersim dağlarının yolunu tuttu.
Grubuyla birlikte birçok badireyi atlatarak Dersim’e ulaşmayı başarırlar. Gider gitmez atikliği ve zekasıyla alanın koşullarına adapte olur, tüm pratiği Dersim’de geçirmiş gibi… Sanki aslında hep oradaydı da bir süreliğine ayrılmış gibi… Dersim dağlarında hayallerine ulaşmanın coşkusuyla dolmuştu. Ne çok istemişti Dersim dağlarının bir gerillası olmayı!
Munzur ile çarpan deli bir yürekti artık Suruçlu esmer çocuk. Sevdası yarım kalanlardan değildi. Gönlünde yanıp tutuşan hasreti gidermenin coşkusuyla savaşıyordu şimdi, bu yeni meskeninde.
Daha önce kaldığı yerlerde olduğu gibi yine birlikte hareket ettiği arkadaşlarına, bu sevdanın yarattığı güven ve morali aşıladı. Bulunduğu ortamda doğal otorite sahibiydi. Bölük komutanı olarak yürüttüğü çalışmalarda bölüğüne yekvücut olmanın gerekliliğini aşıladı. Bir meşe ormanı gibiydiler artık.
Faik arkadaşın bölge komutanı olarak bulunduğu Ovacık bölgesi, ormanlık ve yumuşak bir araziden oluşur. İlkbahar ve sonbaharda buralar düşman için operasyonların sıklaştırıldığı saha durumundadır. Nihayet operasyona çıkan düşmanı püskürtmek için bir grup arkadaş gönderilir. Ancak arkadan gelen düşman gücü fark edilmez. Düzenlenen eylemde Botan Kobani arkadaş şehit düşer. Bu durum Faik arkadaşı birliğini tepkilendirir. Daha kapsamlı saldırı için bir durum değerlendirilmesi yapılır. Birlik mevziilendirilir. Yaşanan çatışmada düşman, beklenilenin ötesinde çok sayıda bir güçle, helikopter desteğiyle arkadaşların bulunduğu alana indirme yaptılar. Arkadaşların bulunduğu alan çembere alınır. 16 arkadaştan oluşan grup çember içinde kalır. Gün ortasına gelmeden çatışmalar başlar. Grubun içine giren 17 kişiden oluşan düşman kolu imha edilir. Cenazeleri akşama kadar arkadaşların denetiminde kalır. Düşman bundan sonra arkadaşlara saldıramaz duruma gelir. Ancak havadan yaptığı yoğun bombardıman sonucu gruptan Diyar Başkale ve Kawa Mardin adlı iki arkadaşı daha şehit düşer. Grup, geceleyin çemberi yarmak isteyince, düşmanın arazide kurmuş olduğu termal kamera gibi tekniklerle denetim altına alınır ve saldırı başlar.
Saldırılar onun bulunduğu mevziiye odaklanır. Düşmanın dikkatini dağıtmak için tüm arkadaşlar harekete geçer. Yanında bulunan iki arkadaşın mevziiden çıkışını sağladıktan sonra, kendisinin çıkacağı esnada düşmanın taraması sonucu her iki bacağından yaralanır. Uzun bir mesafe kat edip alandan uzaklaşmayı başarsalar da kan kaybından ve alanın karlı oluşundan kaynaklı ağır hareket ederler ve düşman takibinden kurtulamazlar. Tüm ısrarlara rağmen silahını ve telsizi teslim ederek, grubun kendisini güvenceye alması talimatını verir. Yaralı haldeyken bile çemberden çıkış için gerekli düzenlemeleri koordine eder. Elleri donmaya yüz tuttuğundan, arkadaşlardan el bombasının pimini düzeltmelerini ister. Grubun Faik arkadaşın güvenlikli bir yere geçmesini sağlamak için seferber oluşu, grubun tedbirsiz davranmasına da yol açar. Faik arkadaş aşırı kan kaybından dolayı halsizleşir ve düşmanın eline geçmemek için, el bombasını kendisinde patlatarak şehit düşer. Sabaha kadar süren çatışmalarda Aziz Afrin, Çekdar Mardin, Rojhat Salmas, Kendal Amed arkadaşlar da kahramanca şehit düşerler.
Bu yoldaşlar, şehadetleriyle Önderlik etrafında kenetlenen Kürt halkının direnen militanları olduklarını bir kez daha gösterdiler. Onlar, PKK’nin direniş geleneğinin bir halkası oldular. 14 Nisan günü girdikleri şiddetli çatışmada, var güçleriyle direndiler ve şehadete ulaştılar. Biz ardıllarına umut, özlem ve yarınları bıraktılar.
Mücadele arkadaşları…