2013 Newrozu esas olarak da Kürt Halk Önderi’nin Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa etme hamlesi olan demokratik çözüm sürecine destek serhildanına dönüşmüştür. Newroz bir itiraz, bir isyan ve mücadele günüdür Kürt Halk Önderi’nin mesajının okunduğu Amed Newrozu’na üç milyona yakın insan katılmıştır. Bu durum hem Kürt Halk Önderi’nin halk için önemini ortaya koyduğu gibi, Newrozların Kürt toplumu için ne anlama geldiğini de bir daha göstermiştir. Kürt Halk Önderi’nin mesajının yayınlandığı Newroz ilk defa hem Türk televizyonlarında hem de Güney Kürdistan televizyonlarında naklen yayınlanmıştır. Bu da 2013 Newrozu’nun tarihsel ve siyasal önemini ortaya koymaktadır. Zaten Kürt Halk Önderi’nin mesajı Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’yu demokratikleştirme manifestosu olarak büyük bir heyecan yaratmıştır. Kürt özgürlük hareketinin felsefi, ideolojik, paradigmasal, teorik, politik gücünün ne kadar büyük ve çözümleyici olduğu bir daha görülmüştür. Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’daki tüm sorunların reçetesi bu perspektifte bulunmaktadır. Eğer demokratik çözüm süreci bir sekteye uğramadan yürütülürse sonuçları muazzam olacaktır. Böyle bir sürece giren Türkiye, demokratikleşmek zorunda kalacak, sadece Kürt sorunu çözülmeyecek, Türkiye’deki mevcut sorunların tümü de çözülerek Ortadoğu için sorunların nasıl çözüleceğine model oluşturacaktır. Bu açıdan 2013 Newrozu tüm halklara özgürlük ve demokrasi müjdeleyen tarihsel bir kongre niteliğinde geçmiştir. Ortadoğu için yeni bir gün, yeni bir dönem, yeni bir gelecek başlamıştır. Tam da Newroz’un anlamına uygun yeni bir tarihsel hamle 2013 Newrozu’ndan başlamak üzere gerçekleşmiştir. Böylece 2013 Newrozu tarihine yakışır bir biçimde yalnız yılı değil, geleceği belirleyen gücüyle Newrozu daha anlamlı bir içeriğe ve kimliğe kavuşturmuştur. Kürdistan’da Newrozların karakterinin bu düzeye gelmesi, siyasal ve toplumsal bir güç haline gelmesi esas olarak da PKK’nin tarih sahnesine çıkışıyla gerçekleşmiştir. Kuşkusuz önceden de bir Newroz geleneği ve Newroz kültürü vardır; ancak Kürdistan’da inkar ve imha sisteminin kültürel soykırım uygulamalarıyla birlikte Kürtler giderek kültürel değerlerini unuttuğu, kaybettiği gibi, Newroz da giderek bir kültürel, ulusal, toplumsal değer olmaktan çıkmaya yüz tutmuştu. 1970’lerin başına gelindiğinde Newroz Kürdistan’ın çok sınırlı yerlerinde kutlanan bir gün halindeydi. Botan’da, Güney’de ve Doğu’da belirli düzeyde kutlanan bir gün ve gelenek halinde varlığını sürdürüyordu. Giderek unutulmaya yüz tutuyordu. Hatta unutulmuştu. Kürtler belirli düzeyde dilini korusa da en başta da kültürel değerlerini kaybediyordu. Bu, Kürdistan’ın bütün parçalarında görülüyordu. Apocuların, PKK’nin tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte Kürt’ün imha ve inkar sistemi altında yok oluşa götürüldüğünü, Kürt’ün dili, kültürü ve kimliğiyle ortadan kaldırılmak istendiği, böyle bir saldırı altında olduğu tespit edildikten sonra, Kürt’te var olan kültürel değerlerin yeniden canlanması için büyük çaba gösterilmiştir. Kültürel soykırıma öfkenin karşılığı olarak kültürel değerleri canlandırma biçiminde bir yaklaşımla hareket edilmiştir. İşte bu nedenle1976 yılından başlayarak Kürdistan’da Newroz kutlamaları geleneğini canlandırmaya çalışmıştır. Özellikle 1977 Newrozu’yla birlikte Newroz’un tüm Kürdistan’da yaygın bir biçimde kutlanması için örgütlü bir çaba göstermiştir. Apocuların olduğu her yerde 1977 Newrozu özellikle büyük ateşler yakılarak kutlanmıştır. Daha sonraki yıllarda bu gelenek daha da yaygınlaştırılarak ve topluma mal edilerek sürdürülmüştür. Böylece yok olmaya yüz tutan, Kürtün yok olmasıyla birlikte değerlerinin de yok olmasını ifade eden Newroz geleneği, kültürü Kürdistan’da yeniden canlandırılmıştır. Bu canlandırılma sadece Newroz’un değil, Kürtün kimliğinin, dilinin canlandırılması mücadelesi ve çabası olarak tarihe geçmiştir. Çünkü topluluklar, uluslar kültürel değerlerle, kültürel özellikleriyle farklılıklarıyla var olurlar. Eğer kültürel farklılıklarını, özelliklerini, değerlerini kaybederlerse tabii ki belirli toplumlar içinde asimile olurlar, yok olurlar. Özgünlükleri farklılıklarından, farklı değerlerinden, kültürlerinden, dillerinden, tarih içinde olmuş, oluşmuş gelenek ve göreneklerinden gelmektedir. Bunların yok edilmesi aynı zamanda o kimliğin, o toplumun kültürel soykırıma uğratılmasıdır. Newroz’un unutturulması da bir kültürel soykırımdı. İşte bu kültürel soykırıma karşı Newroz günlerinde bir itiraz, bir direniş, soykırıma karşı mücadele ruhu ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. 12 Eylül gelene kadar da 1978’de, 79’da, 80’de Newrozlar Kürdistan’da yeni bir ruhla, yeni bir dinamizmle kutlanmaya başlanmıştır. Artık Kürt toplumu Newroz’u tanımaya, Newroz’un anlamını anlamaya ve bugünü her yıl daha büyük coşkuyla ve kalabalıklarla kutlamaya yönelmiştir. 12 Eylül’den önce de böyle bir kültür, böyle bir zihniyet Kürt toplumuna belirli bir düzeyde yerleştirilmiştir. 12 Eylül’le birlikte Kürtler tümüyle yok edilmek isteniyordu. 12 Eylül esas olarak Kürtü yok etme hareketiydi, Kürtü tarihten silme hareketiydi. Öyle bir zulüm ve baskıyla Kürtün iradesi kırılacaktı ki, Kürtler 12 Eylül düzeninin kurduğu sistemde, Kürtlükten kaçacaklardı, Türkleşmeye koşacaklardı, Kürtlükten kaçmak için gönüllü çaba göstereceklerdi. 1990’lı yıllardaki büyük serhildanlar da Newroz’da gerçekleşmiştir 12 Eylül’ün Kürt kültürünü, kimliğini bütün değerlerini yok etmeyi amaçladığı bir dönemde, 1982 yılında Mazlum Doğan yoldaş Amed Zindanlarında Newroz günü üç kibrit çöpüyle direniş kıvılcımını çakmış, yaşamını ortaya koyarak Demirci Kawa gibi direnişin zindandan başlayarak tüm topluma yayılmasını sağlayan bir rolün sahibi olmuştur. Kuşkusuz böylece 12 Eylül’ün Kürtün kültürünü, kimliğini, değerlerini yok etmesine karşı Newroz geleneğini, Newroz kültürünü güçlü bir biçimde canlandıran, Newroz gününü tarihe mal eden bir eylemle cevap olmuştur. Bu açıdan Mazlum Doğan yoldaşın Newroz’da direniş kıvılcımını çakması daha sonraki Newrozların içeriğini, Newrozların direniş kültürü haline gelmesini, Newrozların tarihte var olan zulme, sömürgeciliğe boyun eğmeme gerçeğini yenilemiştir, çağdaşlaştırmış ve yeniden canlandırmıştır. Bunun sonucu daha sonra Newrozlarda Rahşanlar, Zekiyeler, Ronahiler kendilerini meşale yaparak Newroz’un direnişçi ve isyancı karakterini derinleştirmişler, Newroz gerçeğine, direniş gerçeğine, isyan gerçeğine, özgürlük ve demokrasi için fedaice mücadele gerçeğini katmışlardır. Bu şahadetler 1970’lerde Apocu hareketin Newroz’u canlandırma çabalarına büyük güç katmış, Newroz somutunda Kürt toplumunda sömürgeciliğe karşı isyan, mücadele kültürü oluşmuştur. Bunu çok önemli görmek gerekiyor. Daha sonraki birçok büyük serhildanın Newroz’da olması, Newrozların sömürgeciler açısından korkulu gün haline gelmesi ve Türk devletinde Kürt düşmanlığıyla Newroz düşmanlığını özdeşleştirmesi Newroz şahsında direnişin, isyanın, mücadele iradesinin hem derinleşmesi hem toplumsallaşması nedeniyledir. 1990’lı yıllardaki büyük serhildanlar da Newroz’da gerçekleşmiştir. Newrozlar Kürdistan’da boydan boya serhildan günleri haline gelmiştir. Daha sonraki serhildanlara da örnek olmuştur. Kürdistan’daki serhildanların tetikleyicisi, onların hazırlayıcısı her yıl gerçekleşen büyük Newrozlar olmuştur. Newrozların hem bir ulusal kültürel değer olması, hem tarih boyu direnişçi karakter taşıması, hem de PKK ile birlikte direnişçi karakterinin daha da derinleşmesi Newroz günlerini büyük toplumsal devrim günleri haline getirmiştir. 1990’lı yıllardaki Newrozlarla başlayan serhildanlarla ulusal, toplumsal, demokratik, kültürel ve zihniyet devrimi gerçekleşmiştir. Gerçekten de Newrozlardaki büyük serhildanlar şahsında Kürt toplumu hem yeniden kendi kimliğinin farkına varmış; kendi kültürüne, değerlerine sahip çıkarak kültürel soykırıma bir karşı duruş göstermiş, hem de Newrozlarla birlikte kendini yeni bir toplum haline getirmiştir. Her Newroz Kürtün değiştiği, dönüştüğü serhildan günü, toplumsal mücadele günü olmuştur. Özellikle Newroz’da gelişen serhildanlarla birlikte Kürt toplumu üzerindeki ölü toprak kaldırılmıştır. Kürt tarihindeki bütün geriliklerden, zulümden, baskıdan, sessizlikten, Kürt toplumuna çektirilen acılardan intikam alırcasına, ilk önce kendi geriliklerine yönelerek, kendini değiştirip dönüştürerek, kendini yenileyerek Kürdistan toplumunun tarih sahnesine büyük bir dinamizmle çıkmasını sağlamıştır. Her Newroz Kürt toplumundaki bu enerjiyi muazzam bir biçimde ortaya çıkarmıştır. Kuşkusuz Newroz dışında da serhildanlar olmuştur, ama Kürt toplumundaki sömürgeciliğe karşı isyan, zulme karşı mücadele, özgürlük ve demokrasi tutkusunun en yüksek düzeyde ortaya çıkarılması Newrozlarda gerçekleşmiştir. Bu açıdan Newrozlar Türk devleti için korkutucu olmuştur. Bunun için Newrozlara düşman olmuştur. Newrozları bastırarak aslında Kürt’teki uyanışı, Kürtün kendi kimliğini sahiplenişi, zulme başkaldırışı ezilmek istenmiştir. Türk sömürgeciliği Newrozlarda sadece bir günün kutlanmadığını, Newrozla birlikte Kürtün ayağa kalktığını görmüştür. Kürtün yeni kimlik kazandığını, Kürtün değiştiğini, dönüştüğünü büyük devrimler gerçekleştirerek kendisini güç yaptığını görmüştür. Kürtün Newrozlarla her gün daha da güçlendiğini görerek bunun önünü almak için Newrozlarda katliamlar yapmıştır. Newrozlar, Türk devletinin yok etme politikalarına, inkar ve imha politikalarına karşı bir var oluş mücadelesi olarak, kimliğini, özgürlüğünü kazanma mücadelesi olarak ortaya çıkmıştır. Nasıl ki Demirci Kawa destanında yok edilmek istenen bir topluma Demirci Kawa’nın öncülük yaparak Dehak’ın zulmüne son vermesiyle toplumun yeniden canlanması, dinamik ve yaşama sevinçle bakan bir hale gelmesi sağlanmışsa, Çağdaş Kawa ile birlikte ya da Newroz’un çağdaşlaşmasıyla birlikte destandaki o duygulardan, oradaki motiflerden, değerlerden katbekatı olan destansı bir mücadele gerçeğini Kürt halkı yakın tarihte ortaya çıkarmıştır. Bir destanı gerçek bir destan haline getirmiştir. Ya da Demirci Kawa destanında özlemlerini ortaya koyan o Kürt toplumu, özlemlerini ortaya koyan o Ortadoğu toplumları 1990’lı yıllarda Kürtlerin geliştirdiği Newrozlarla tam da bu özlemlerine karşılık bulmuştur. O destandaki özlemler PKK’nin öncülüğündeki mücadeleyle, halk gerçekliğiyle, direnişle somutlaşmıştır. Bu yönüyle Newrozlardaki direnişlerle ortaya çıkaran toplum gerçeğini, halk gerçeğini gerçekten de büyük bir tarihi olay, tarihte eşine az rastlanan devrimlerden biri olarak görmek gerekir. Özgürlüğe sevdalı bir halk ortaya çıkmıştır Newrozlar başta olmak üzere 1990-91-92-93 yıllarında süren serhildanlar Kürt tarihindeki yüzyıllara bedel değişimler ortaya çıkarmıştır, değerler yaratmıştır. Yüzyıllar boyu baskıyla, zulümle, özellikle inkar ve imha sistemiyle yok oluşun eşiğine getirilen Kürtler, Newrozlar şahsında somutlaşan serhildanlarla diriliş devrimini gerçekleştirmişlerdir. Gerçekten de bir halkın dirilişi bu Newrozlarla gerçekleşmiştir. Kürt toplumu kendi gücünün, kendi gerçekliğinin farkına varmıştır. Ulusal yok oluşa giden bir topluluk bu serhildanlarla bir ulusal devrim gerçekleştirmiştir. Eskiden yerel olan isyanlar, hareketler 1990’lı yıllarda sadece Kuzey Kürdistan’da değil, dört parçaya yayılan, hatta yurtdışına yayılan bir etki göstermiştir. Kürt toplumunun bütün alanlarını birleştirmiştir. Êzîdîsi’yle, alevisi, sünnisi, diğer etnik ve dinsel topluluklarıyla, dört parçasıyla, bütün lehçesiyle Kürtler 1990’lı yılların başında bir ulusal demokratik devrim gerçekleştirmişlerdir. Bu devrimlere genç, yaşlı, kadın, erkek 7’den 70’e katılmışlardır. Bu devrimle kendilerini yeniden yaratmışlardır, yeniden şekillendirmişlerdir. Yüzyıllar içinde yaratılan değerlere bedel bir kimlik zenginliğine ulaşmıştır, bir değişim yaşanmıştır, değerlerine değer katmıştır. Kendini yeniden şekillendirmiştir. Kültürel öğelerine, Kürtlük değerlerine daha çok da özgürlük, direniş çerçevesinde yeni değerler katmışlardır. Özgürlüğe sevdalı bir halk ortaya çıkmıştır. Önder Apo bu yeni halk gerçekliğine ‘Serkeftin halkı’ demiştir, ‘Newroz halkı’ demiştir. Yaşam ve mücadele felsefesi değişen, artık eskisi gibi köle yaşamayı kabul etmeyen, etmeyeceğini ortaya koyan bir Kürt toplumu ortaya konmuştur. O günlerden bugünlere kirli savaşlarla her türlü zulme, baskıya, katliamlara uğramasına rağmen direnişini bugünlere kadar sürdürmüştür. Hiçbir baskı ve zulüm Kürt halkının direnişten ve özgürlükten vazgeçmesini sağlayamamıştır. İşte bu da Newrozlarda kendi gücünün farkına varan, kendini yeni değerlerle yaratan bir halk gerçekliğiyle başarılmıştır. Eğer kendini yeni değerlerle donatmasaydı, güçlendirmeseydi, irade kazanmasıydı, özgürlüğe ve demokrasiye bu kadar kilitlenmeseydi, kendi kimliğiyle yaşam iradesini güçlü bir biçimde ortaya koymasaydı, böyle bir halk gerçekliğine kavuşmasaydı herhalde 1990’lı yıllarda yapılan baskılar karşısında boyun eğerdi, iradesi kırılırdı, bir daha ayağa kalkamaz duruma gelirdi, felç olurdu, ölümden beter bir duruma düşerdi. Ama 1990’lı yılların yarattığı Kürt gerçekliği bu baskılar karşısında direnmesini bildi. Kızgın demire su verilmesi ve çeliğin çok sertleşmesi gibi Kürt halkı da baskılar içinde, bu baskılara bağışıklık kazanarak güçlü bir irade kazandı. Baskılar karşısında kırılmayacak bir toplum gerçeği ortaya çıktı. Bunu da serhildanların, Newrozların büyük bir başarısı olarak görmek gerekiyor. Özellikle 1990’ların başından bugüne kadar yürütülen ağır saldırılar başarısız kılındı. Toplum her türlü fedakarlığı gösterdi. Faili meçhul cinayetlere rağmen, binlerce köy yakılmasına rağmen pes etmedi. Evlatları, gerillalar her türlü saldırı karşısında büyük bir iradeyle zulüm karşısında tutunmasını bildiler. Eğer başka yerde böyle bir ölçüsüz savaş olsaydı, dış dünyanın desteklediği, Türkiye’nin yürüttüğü gibi bir kirli savaşla karşılaşılsaydı ne toplum ne de gerilla direnebilirdi. İşte gerilladaki o fedai ruhu da ortaya çıkaran 1990’lı yıllardaki diriliş devrimidir. Diriliş devrimi tabii ki kadınıyla, genciyle, yaşlısıyla, çocuğuyla bütün topluma yeni bir ruh verdi, yeni kimlik kazandırdı, özgür yaşama sevdalı bir halk gerçekliği ortaya çıkardı. Bu açıdan Kürdistan’da Newrozlar derken, Newrozlarda somutlaşan serhildanlar derken yaratılan bu tüm değerleri ve gerçekleri görmek gerekiyor. Kuşkusuz bunları ortaya çıkarmada öncülük eden PKK’dir. PKK’ye de önderlik eden Kürt Halk Önderi’dir. Kürt Halk Önderi’nin yaşam ve mücadele felsefesi PKK’yi böyle bir örgüt haline getirmiştir. Kürt Halk Önderi’nin yaşam ve mücadele felsefesi fedai bir toplum, fedai bir gerilla ortaya çıkarmıştır. Kürt Halk Önderi’nin yaşam ve mücadele felsefesi serhildanlarda tüm toplumun ayağa kalkmasını sağlamıştır. Önder Apo’nun büyük bir ciddiyet ve sorumlulukla yürüttüğü özgürlük çalışması, örgüt ve toplum çalışması böyle bir toplum, böyle bir örgüt, böyle bir gerilla gerçeği ortaya çıkarmıştır. Bu açıdan serhildanlar derken, serhildanlar nasıl ortaya çıktı derken Önder Apo’nun emeğinden özellikle söz etmek gerekir. Önder Apo’nun emeğinden, öncülüğünden, çabasından söz etmeden serhildanlardan söz etmek gerçekten de serhildanların nasıl gerçekleştiğini, nasıl bu düzeye ulaştığını anlatmada büyük bir eksiklik yapılmış olur. Ya da iyi anlatılmamış olur. Önderlik gerçeği iyi anlatılmadan serhildanların doğru anlaşılması, serhildanların gücünün anlaşılması da mümkün değildir. Bu nedenle zaten halk ‘Bijî Serok Apo” diyor, “Önderliksiz yaşam olmaz” diyor. Çünkü serkeftin halkını, Newroz halkını, özgürlüğe aşık olan halkı ortaya çıkaran temelin, temel gerçeğin bu tarihi önderlik çıkışı olduğunu biliyor. Eğer bu önderlik çıkışı olmasaydı ne bugünkü fedai toplum, ne bugünkü fedai gerilla, ne bugünkü irade ortaya çıkabilirdi. Bu açıdan Önder Apo’nun bu büyük devrimlerdeki rolü önemlidir ve bu rol ortaya konmadan bu büyük devrimleri de anlamak mümkün değildir. Gerilla, Kürdistan’da büyük bir güç olmuştur Bu devrimlerin, Newrozların temel bir karakteri de sosyal devrim, demokratik devrim, kültür devrimi niteliğinde olmasıdır. Kürt toplumu bir bütünüyle ayağa kalkmıştır. Artık ağasını, beyini, aşiret reisini dikkate almayan, onun dediğiyle hareket etmeyen, ulusal ve toplumsal çıkarları görerek hiçbir engel olmadan ayağa kalkan bir halk vardır. Özellikle de yoksul Kürt halkı başta olmak üzere tüm toplum kimliğini, özgürlüğünü sahiplenmek için hiçbir engel tanımadan meydanları doldurmuştur, Serhildan alanlarını doldurmuştur. Özellikle kadınların ayağa kalkışı çarpıcı olmuştur. Serhildanlarda kadının ayağa kalkışı demek, ya da serhildanda kadınların öncülük düzeyine gelmesi demek aslında bütün toplumun ayağa kalkması demektir. Bu açıdan 1990’lı yıllardaki serhildanlar sadece bir siyasal serhildan, sadece siyasal talepleri ya da belirli tepkileri ortaya koyan serhildanlar olmamıştır. Başta kendini değiştiren toplumsal devrimler yaşanmıştır, sosyal devrim gerçekleştirilmiştir. Toplum aileden, köyden, sokaktan, bir bütün olarak harekete geçmiştir. Ailenin ve toplumun bütün bireyleri bu Newrozlarda Serhildanlar içinde yer almıştır. Bu da tabii ki o toplumun demokratik karaktere kavuşmasını beraberinde getirmiştir. Serhildanlar toplumdaki ilişkileri değiştirmiştir. Egemenlikçi ilişkilerden, ataerkil ilişkilerden, hiyerarşik ilişkilerden kurtulan toplum özgür ve eşit temelde her birey iradeli olarak başta kadın da irade kazanarak ayağa kalkmıştır. Kürdistan’da bin yıllardır ezilen kadının ayağa kalkması demek, toplumun ne düzeyde harekete geçtiğinin, toplumsal depremin ve toplumsal değişimin ne düzeyde olduğunun en somut ifadesidir. Bu açıdan siyasal devrimden öte sosyal ve kültürel devrim karakteri, demokratik karakteri ağır basmıştır. Demokratik, sosyal karakteri güçlü olduğu için siyasal etkisi de güçlü olmuştur. 1990’lı yıllardaki Newrozların siyasal etkisinin güçlü olması, sömürgeciliği sarsması, dünyayı etkilemesi aslında çok derin bir toplumsal ve kültürel devrimin, demokratik devrimin yaşanması nedeniyledir. Ayağa kalkışın gücü görüldüğü için dirilen Kürt halkı kendi özgürlük ve demokrasi sorununu gündemleştirebilmiş, Türkiye’nin ve dünyanın önüne koyabilmiştir. Eğer toplum bir bütünüyle bu düzeyde ayağa kalkmasaydı serhildanlar kesintili olabilirdi, etkisiz olabilirdi. Sadece arada sırada ayağa kalkan bir toplum olabilirdi. Şimdi öyle değil, gerçekten yaşlısından gencine, kadınından erkeğine tüm toplum sorunlarına bütünlüklü sahip çıkarak kendi mücadelesini geliştirmekte, kendi sorunlarını gündemleştirmektedir. Kürdistan Devrimi’nin en temel karakteri budur. Ne Fransız Devrimi’nde ne Rus Devrimi’nde ne de başka bir devrimde bu düzeyde bir toplumsal, kültürel demokratik karakter görülmüştür. Eğer o devrimler on yılları, yüz yılları etkilemişse, herhalde bu Kürt devrimi de, Kürdistan devrimi de on yılları, yüz yılları etkileyecektir. Tabii ki sadece Kuzey Kürdistan’ı değil, bütün Kürdistan parçalarını ve Ortadoğu’yu etkileyecektir. Newrozlar da, Newrozlarda gerçekleşen serhildanlar da, serhildanların ortaya çıkardığı ulusal, siyasal, toplumsal, kültürel ve demokratik devrim de tabii ki bütün çevresini sarsacaktır. Daha yüzeysel devrimler, sadece siyasal karakteri olan devrimler toplumları, çevresini on yıllar, yüz yıllar etkilerken bu kadar derinleşmiş bir Kürt devriminin, büyük bir toplumsal devrimin, demokratik karakteri olan devrimin çevresini etkilememesi mümkün mü? Bu yönüyle tabii ki bu devrim Güney Kürdistan’ı da, Batı Kürdistan’ı da, Doğu Kürdistan’ı da, Avrupa’da ve her taraftaki Kürtleri de etkilemiştir. Önder Apo bu devrimin karakterini bildiğinden “diriliş tamamlandı, sıra kurtuluşta” demiştir. Bu devrimin kurtuluşu gerçekleştireceğine de inanmıştır. Çünkü bu kadar devrimi yapan bir toplumun artık demokratik kurumlaşmasını, demokratik bilincini geliştirerek mücadeleyi süreklileştireceği ve başarıya götüreceği de kesindir. Zaten bu Newrozlarla gerçekleşen serhildanlarla birlikte Kürtler demokratik örgütlemelerini geliştirmeye başlamışlardır, kültürel kurumlarını geliştirmeye başlamışlardır. Daha birçok kurum geliştirmeye çalışmışlardır. Dört parçayla ilişkilerini geliştirmişlerdir. Bu yönüyle bu devrimlerle güçlenen Kürt toplumu, bu gücünü örgütlü hale getirme sürecine girmiştir. O günden bugüne de Kürt toplumu sürekli ayakta olan, direnen bir toplum olduğu gibi, bu direniş sürecinde kendisini de örgütlemeye çalışan, örgütlü toplum haline gelmeye çalışan bir halk gerçekliğine kavuşmuştur. Geçmişte belki de Kürt toplumunun en büyük zaafı örgüte gelememe, örgütlü toplum olamama, dar aşiret ve aile yapısı dışında daha geniş ulusal demokratik değerler için mücadele eden bir toplumsal yapılanma ve örgütlenmeye ulaşamamasıdır. İşte gerçekleşen toplumsal demokratik devrimle birlikte Kürt toplumu kendisini demokratik kurumlarına, kültürel kurumlarına, ulusal kurumlarına kavuşmaya, mücadelesini bu örgütlenmeye dayanarak geliştirmeye çalışmıştır. Bugün Kürt toplumunun özgürlük ve demokrasi bilinci gelişmişse, giderek kendi kendini yönetecek bir düzeye gelmişse tabii ki bunda Newrozların ve serhildanların rolü çok çok büyüktür. Bir taraftan 1990’lı yılardaki Serhildanlarla birlikte demokratik kurumlarını, kültür kurumlarını, Ulasal kurumlarını geliştirirken, diğer yandan da gerilla ordulaşması gelişmiştir. Gerilla, Kürdistan’da büyük bir güç olmuştur. Kürt gençleri kızıyla erkeğiyle akın akın gerilla saflarına koşmuştur. Bu da diriliş devrimin sonuçlarından biridir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir devriminde böyle bir toplumsal devrim yaşanmadığı gibi, yaşanan bir toplumsal devrimin etkisiyle ayağa kalkan kadınlar mücadelenin her alanına bu düzeyde koşmamışlardır. Diriliş devrimiyle birlikte Kürt kızları akın akın Kürdistan dağlarına koşmuşlardır. Genç erkekler ve kızlar gerilla ordulaşmasını büyütmüşlerdir. Bu da dünyada bir ilktir. Dünya tarihinde kadın ordulaşması, kadınların bu düzeyde gerilla içinde yer alması bir ilktir. Kuşkusuz Latin Amerika’da ve dünyanın başka ülkelerinde kadınlar da gerilla içinde yer almışlardır. Bir zamanlar Nikaragua’da Sandino’nun Kızları biçiminde ifade edilen Nikaragua kadın gerillaları, yine şimdi Kolombiya’daki gerillalar içindeki kadın örgütlenmesi belli bir düzeye ulaşmıştır. Ama bunların hiçbirindeki örgütlenme düzeyi Kürdistan’daki kadınların gerillalaşması ve ordulaşması düzeyinde olmamıştır. Bundan da öte Kürdistan’da kadın özgün örgütlülüğüne kavuşmuştur, özgün partileşmeye ulaşmıştır, özgün komutanlaşmaya ulaşmıştır, özgün askeri birliklerine ulaşmıştır. Bu, diriliş devrimiyle birlikte bütün alanlardaki örgütlenmelere paralel gelişmiştir ya da gerilladaki büyüme, örgütlenme, bütün alanlardaki büyüme üzerine etkili olmuştur. Bunun sonucu da bugün Kürt toplumu onlarca yıllık mücadelenin deneyimi sonucu kendisini demokratik kurumlaşmaya, örgütlü bir toplum haline getirmeye ve önemli bir güç olarak mücadele yürütmeye yeteneği olan bir toplumsal gerçeğe ulaştırmıştır. Bir güne gücünü zenginliğini veren arkasındaki tarihtir Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, dünyada hangi toplumda bir gün bu düzeyde sahiplenilmektedir; bir ulusal veyahut da dinsel bayramda, günde toplum bu kadar meydanlara çıkmaktadır? Bu sadece Kürt gerçeğinde, Newroz gerçeğinde bulunmaktadır. Newroz gerçeği bir nevi toplumun bütün değerlerini; ulusal, ahlaki, siyasi, toplumsal, inancındaki kültürel değerleri temsil etmektedir. Bu yönüyle de hiçbir halk bir günü, bir bayramı bu düzeyde coşkuyla, heyecanla, yediden yetmişe katılarak, bütün renkleriyle cıvıl cıvıl ve büyük bir özgürlük tutkusuyla, büyük bir birlik tutkusuyla, büyük bir yaşam ve mücadele felsefesiyle, sevinciyle meydanlara çıkıp kendini göstermemiştir. Bu açıdan da Newrozlar şahsında sadece Kürtlerde olan bir özellik ortaya çıkmıştır. Herhalde dünyada bir bayram, bir gün en coşkulu olarak nerede kutlanıyor denilirse, buna hiç tereddütsüz verilecek cevap, Newrozlarda ve Kürtlerde denilebilir. Bu tabii kendiliğinden de ortaya çıkmadı, büyük bir mücadele sonucu gerçekleşti. Bir güne gücünü veren, bir güne zenginliğini veren arkasındaki tarihtir. Demirci Kawa’dan bugüne Newroz ruhu, Newroz kültürü, Newroz’da yaşanan duygular, özlemler, yürütülen mücadeleler sonunda dünyada görülmemiş bir Newroz gerçeği, bir bayram gerçeği, özgürlük ve demokrasinin, her türlü güzelliklerin somutlaştığı bir gün ortaya çıkmıştır. Bugünün arkasında hem büyük bir tarih vardır hem de ağır bedeller ödenmiştir. Özellikle son on yıllarda Newrozlarda ödenen bedeller çok ağır olmuştur. Binlerle ifade edilen şehidi vardır, yaralısı vardır. Bu değerlere büyük bedeller vererek ulaştığı için de bugün buna çok büyük bir biçimde sahiplenmektedir. Newroz’a sahiplenme gücü Kürtlerde çok yüksektir. Yasaklandığı zaman bütün toplumda büyük bir öfke patlaması ortaya çıkmaktadır. 2012 Newrozu yasaklanmak istendi, ama Kürt halkı tarih içinde oluşturduğu bu değeri, ağır bedeller ödeyerek ortaya çıkardığı güne sahiplenmek için meydanlara çıkmış, bütün barajları yıkarak Newrozu kutlamıştır. Ya da yasak olan yerde kesinlikle sessiz kalmamıştır. Polislerle, askerlerle çatışarak Newroz değerlerinden, Newrozu kutlamaktan vazgeçmeyeceğini ortaya koymuştur. Bu yönüyle Newroz’da büyük bedel ödediği gibi, bu Newroz’a sahiplenmek için her türlü bedeli de ödemeye hazır olduğunu ortaya koyan bir halk gerçekliği bulunmaktadır. Bugün aslında Newroz demek Kürt halkı demektir, Kürt halkı demek Newroz demektir. Özgürlük tutkusu demek Newroz demek, Newroz özgürlük tutkusu demektir. Bu açıdan Newroz’daki değerlerin gücü aynı zamanda Kürtün gücünü ifade etmektedir. Newroz’daki irade aynı zamanda Kürt’ün özgürlük iradesi, birlik iradesini ifade etmektedir. Bu açıdan Newroz’daki değerlerle Kürt’ü birbirinden ayırmak mümkün değildir. Artık Newroz bir gerçeklik ise Kürt de o kadar bir gerçekliktir. Kürt ne kadar varsa Newroz da Kürt’ün tarihi kadar köklüdür. Bu yönüyle artık Kürtlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesini engellemek mümkün değildir. Newroz iradesi kırılmadan, Newroz iradesi, Newroz duyguları ezilmeden, Newroz gerçeği Kürt toplumundan sökülüp atılmadan artık Kürtleri köleleştirmek, Kürtlerin mücadelesini ezmek mümkün değildir. Newroz şahsında kendi kimliğine, özgürlüğüne sahiplenmek bir kültür haline gelmiştir. Bu da bir ilktir dünyada. Bu açıdan bu kadar değerlerle yüklü bir toplumu köleleştirmek, ortadan kaldırmak, yok etmek mümkün müdür? Newroz yok edilebilir mi? yok edilemezse Kürtler de yok edilemez. Kürtler yok edilebilir mi? Kürtler artık öyle bir topluluk haline gelmiştir ki, yok edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle Newroz da yok edilemez. Kürt Newroz’a sahip çıkarken kendine sahip çıkıyor, kendine sahip çıkarken Newroz’a sahip çıkıyor. Newroz’a sahiplenmenin gücünü görüyoruz. Newroz’da ulusal duyguların en yüksek düzeye çıktığını, demokratik duyguların en yüksek düzeye çıktığını, özgürlük duygusunun en yüksek düzeye çıktığını görüyoruz. Bu yönüyle Kürt’teki özgürlük ve demokrasi tutkusunu en yüksek düzeye çıkartmak, en yüksek düzeyde tutmak, derinleştirmek artık bir gerçekliktir. Ya da Kürt toplumundaki özgürlük ve demokrasi tutkusu en yüksek düzeyde Newroz’da somutlaşmıştır. Newroz gerçeği bunu ifade ediyorsa, Kürt gerçeği de bunu ifade ediyor. Newroz’da ulusal ve özgürlük duyguları en yüksek düzeydeyse bu Kürtlerin var olan değerleridir. Böyle değerler olacak ve bu değerleri örgütlü yaşayan bir topluluk olacak, bu değerleri bütün baskılara rağmen bugüne kadar korumuş bir halk gerçekliği olacak, ama bu halk gerçekliği köle yaşamı kabul edecek! Kesinlikle mümkün olmayan bir şeydir. Bu açıdan Newrozların Kürtler açısından yerini anlatırken, Newrozlarla birlikte yeni bir Kürt toplumu yaratıldığını, Newrozlarla birlikte yeni bir Kürt toplumunun şekillendiğini, bunun da özgürlüğe ve demokrasiye tutkun, kendi değerlerine tutkun bir toplum gerçeği olduğunu görmek gerekiyor. Bu açıdan Newrozları bir bayram olarak, bir gün olarak değerlendirmek yetersiz kalır. Newrozları bir toplumu şekillendiren gün, mücadele ruhu olarak görmek gerekiyor. Bu açıdan Önder Apo Newroz halkı dedi. Bugün bir Newroz halkı vardır, yani özgürlük halkı vardır, yani serkeftın halkı vardır, yani demokrasi halkı vardır, adalet halkı vardır, eşitlik halkı vardır. Artık ne kadar güzel değerler varsa bunları en yüksek düzeyde kendinde somutlaştıran bir Newroz halkı gerçeği bulunmaktadır. Önder Apo makul bir çözüm projesiyle devlete adım attırmak istiyor Bugün Önder Apo’nun bir çözüm projesi ortaya koyması, bunu Türk devletine ve AKP’ye dayatması, AKP’ye ve Türk devletine adım attırması gerçeği de bu halk gerçeğiyle ilgilidir, Newrozlarda ayağa kalkan halkın duruşuyla ilgilidir. Uluslararası komployla Önder Apo’yu esaret altına alan, orada çürütmek isteyen bir devlet gerçeği bugün Önder Apo’nun ayağına gidiyorsa, bir hükümet büyük savaş verdiği, bitirmek istediği bir hareketin önderliğinin yanına gidip görüşmelere başlıyorsa bu kesinlikle bu halk gerçekliğiyle ilgilidir, bu Newroz ruhuyla ilgilidir. Newroz ruhuyla yoğrulmuş Kürt toplum gerçekliğiyle ilgilidir. Yoksa Önder Apo’nun yanına gitmezlerdi, Önder Apo’yla görüşmezlerdi, muhatap almazlardı. Bugün ne derlerse desinler, ne kadar propaganda yaparlarsa yapsınlar, Önder Apo’nun Kürt toplumunun temsilcisi olduğu, PKK’nin Kürt toplumunun siyasal temsilcisi olduğu kabul edilmiştir. Hiçbir demagoji bu gerçeği saklayamaz. Kuşkusuz 2012 yılındaki mücadele AKP hükümetini bu noktaya getirmiştir. Ama 2012 yılındaki mücadeleyi de ortaya çıkaran, arkasındaki büyük tarihidir; büyük serhildan tarihidir, büyük Newroz tarihidir, büyük gerilla mücadelesi tarihidir, Önderliğin büyük emeğidir, çabalarıdır, halkın büyük direnişidir, fedakarlığıdır. Bunlar olmasaydı 30 yıldır her yıl ezmek isteyip de bunu başaramayan bir devlet gerçeği, bir siyaset gerçeği olmasaydı tabii ki bugünkü görüşmeler gerçeği ortaya çıkmazdı. Bunu kesinlikle böyle görmek gerekir. Hele Türk devleti gibi hiç kimseyi muhatap almayan, sadece ezmeyi düşünen ve önüne çıkan her karşı çıkışı büyük bir hışımla ezen bir devlet gerçeği eğer bugün Önder Apo’yla görüşme yapıyorsa, istemeyerek de olsa Önderlikle görüşmeye oturmuşsa bunu da mevcut halk gerçekliğiyle izah etmek lazım. Çünkü şunu görmüşlerdir, ne kadar ezme politikası yürütseler de, ne kadar askeri ve siyasi olarak saldırsalar da bu halk mücadeleyi yeniden üretiyor, onarıyor, güç veriyor, destek veriyor. Zindanlara atılıyor yerine yeni demokratik siyasetle ilgilenen insanlar ortaya çıkıyor. Gerillayı imha etmeye çalışıyor, vurdukça daha fazla katılım gerçekleşiyor. Bunu gördükleri için görüşmelerle bir çözüm arama arayışına gitmişlerdir. İlker Başbuğ’un kendisi katılımları durdurmalıyız diyerek itiraf ediyordu. Durdurulamıyor! Binlerce siyasetçi zindanlara dolduruldu, ama halkın direniş potansiyeli bitmiyor, tükenmiyor, halk mücadele ediyor. Bu gerçek karşısında yapılacak ya savaşı sürdürme, sonucu olmayan, kazanılmayacak bir savaşta kendini tüketmek olacaktı, ya da makul bir çözüme yanaşmak olacaktı. Şimdi Önder Apo makul bir çözüm projesiyle AKP’ye ve devlete adım attırmak istiyor. Böyle bir çözüm sürecine sokmak istiyor. Belki hazmedemiyorlar, kabul etmiyorlar, hala kem küm ediyorlar, ama Önder Apo mevcut Türkiye gerçeğini görerek Kürt toplumundan ve Özgürlük hareketinden aldığı güçle demokratik çözüm çabası içine girmiştir, bir demokratik çözüm hamlesi yapmıştır, bir inisiyatif almıştır. Bu yeni hamlesiyle Kürtlerin demokratik kurtuluşunu ve özgür yaşamını inşa etmeye, bu temelde de Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlamaya çalışmaktadır. Önder Apo’nun projesi hem Kürt sorununun çözümü, hem de Türkiye’nin demokratikleşmesini hedeflemektedir. Zaten bunlar birbirine bağlıdır. Kürt sorunu çözülürse Türkiye’nin demokratikleşmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesi gerçekleştiğinde ise Kürt sorunu çözülecektir. Kürt sorununu çözmeyen bir demokratikleşme demokratikleşme olamaz, demokratikleşme yaratmayan bir çözüm de çözüm olamaz. İşte Önder Apo bu denklemi bildiğinden çözüm projesini ortaya koyup Türkiye toplumunu, demokrasi güçlerini ve siyasetini de bunun içine alarak Kürt sorununun çözümü temelinde yeni Türkiye’yi şekillendirmeye çalışmaktadır. 2013 serhildanları nasıl bir Kürt toplum gerçeğinin ortaya çıktığını göstermiştir. Bu serhildan gerçeği ortadayken, Kürt toplumu büyük bir demokratik çözüm iradesi ortaya koyarken bundan kaçınmak mümkün müdür? Bugünün Kürt gerçeği budur. 2013 serhildanları bütün serhildanları aşan, bütün Newrozları aşan bir Newroz olmuştur. Nasıl ki Habur’da gerillanın karşılanması köylerden kasabalara, kasabalardan şehirlere akmışsa Önder Apo’nun demokratik çözüm hamlesine sahiplenmek isteyen, destek vermek isteyen, 2013 Newrozu’nu Önder Apo’nun demokratik çözüm hamlesine destek verme Newrozu haline getirmek isteyen Kürt halkı da köylerden, kasabalardan, her yerden akarak Newroz meydanlarını milyonlar olarak doldurmuştur. Bu bir çözüm isteğidir, çözüm dayatmasıdır. Bir toplumda çözüm iradesi bu kadar ortaya çıktıktan sonra, özgürlük ve demokrasi ısrarı ve kararlılığı ortaya çıktıktan sonra bunun karşısında durmak yenilmekle özdeştir. Ya Türkiye demokratik çözümden yana tercihini koyacak, ya da bu halkın direnişi, bu halkın beslediği gerilla direnişiyle birlikte serhildan ve gerillanın birlikteki direnişiyle birlikte çözüme mecbur bırakılacaktır. Çözümü bizzat bu direniş gerçekleştirecektir. 2013 Newrozu’nun hem dünyaya, hem Türkiye’ye, hem demokrasi güçlerine mesajı budur. Amiyane deyimle ok yaydan çıkmıştır, artık Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi hangi gerici direniş olursa olsun, hangi güç bu irade karşısında durursa dursun sonunda zafere ulaşacaktır.