Sal: 39 / Hejmar: 468/ Kanûn 2020
Yaşam ve mücadele felsefesi olarak şehitler gerçeğiGulan 2020
Mustafa Karasu Şehitler Ayı ve Günü vesilesiyle Mayıs Ayı Şehitleri olan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer, Halil Çavgun, Mehmet Karasungur, İbrahim Bilgin, Dörtler, Ramazan Kaplan, Şehit Mizgîn, İran’da idam edilen Şîrîn Elemhulî ve arkadaşları şahsında tüm devrim şehitlerini minnet ve saygıyla anıyoruz. Onlar sadece mayıs ayını şehitler ayı yapmamışlardır; mücadele çizgileriyle her saati, her günü ve yılı direniş zamanı haline getirmişlerdir. Direnişleri ve şehadetleriyle devrimci mücadelenin yaşam ve mücadele felsefesini yaratmışlardır. Çok büyük değerler yarattıkları gibi, yaşam ve mücadele felsefeleriyle tüm özgürlük ve demokrasi mücadelelerini yenilmez kılan tarihi bir rol oynamışlardır. PKK tarihinde şehitler ve şehitlik çok önemlidir. Kuşkusuz dünyanın her yerinde bir amaç, bir dava için ölenler önemsenir, kutsanır, her zaman anılır. Davaların insanlık için ne kadar önemli olup olmadığı bu bağlılıkları ve verilen yaşamlara önemi etkiler. Eğer bu ölümler insanlık için çok anlamlı ve değerliyse gerçekten bunlar ölümsüzleşir ve unutulmaz. Ölümsüzlüğü yaratan onların uğruna öldükleri davaların ölümsüzlüğüdür, davaların bütün insanları, bütün toplumları ilgilendirmesidir, davaların haklılığıdır. Haklı davanın şehitleri her zaman büyük saygıyla anılır ve onlara toplumlar değer verir. Onları kendi yaşamlarında örnek olarak gösterirler. Şehadet gerçeğinin toplumsal tarihsel anlamını böyle ele almak gerekir. PKK açısından şehadetlerin böyle bir anlamı olmakla birlikte, PKK’de şehidin, şehadetlerin çok önemli hale gelmesi PKK’nin ve Kürdistan’ın tarihiyle bağlantılıdır. Yine ilk şehitlerin PKK’nin özgürlük mücadelesindeki yeriyle bağlantılıdır. PKK’de şehadetin önemi neredeyse kuruluşuyla başlayan bir gerçekliktir. Haki Karer yoldaşın şehadeti bu konuda önemli bir başlangıçtır. Önemli bir dönüm noktasıdır. Önceden de bazı arkadaşlarımız şehit düşmüştür. Ali Doğan arkadaşın, Aydın Gül’ün şehadeti vardır. Ancak Haki Karer’in şehadeti PKK’de şehadet gerçeğine, şehitlik gerçeğine çok farklı bir anlam kazandırmıştır. Haki Karer, Karadenizli bir arkadaştır. Türk’tür, Türkiye kökenlidir. Kuşkusuz Karadeniz’in tarihinde çok farklı halklar vardır. Bu halklar asimile olmuştur ve bugün Türk olarak tanımlanmaktadır. Karadeniz geçmişiyle çok farklı halkların yaşadığı bir coğrafya olduğu için aslında kültürel zenginliği de olan, birçok kültürün sentezleşmesinin ortaya çıktığı bir halk gerçekliği olarak da ifade edilebilir. Bir yönüyle de Karadeniz toplumunda toplumsallık güçlüdür. Onların tarihsel toplumsal gerçeklikleri, yaşamları onların toplumsal değerlerinin güçlü olmasını beraberinde getirmiştir. 12 Eylül 1980’e kadar Karadeniz’de toplumsal değerler çok güçlüdür. Toplumsal değerler çok güçlü olduğu için Karadeniz’de devrimci, sosyalist hareket güçlü bir temel bulmuştu. Bunun nedeni toplumsallığın da Karadeniz’de güçlü yaşanmasıydı. Haki Karer yoldaş böyle bir toplumsal gerçeklikten gelen bir devrimcidir, sosyalisttir. Kişiliği örnek alınacak bir kişiliktir. Genç yaşta olgunlaşmış bir kişiliktir. Haki’nin devrimci kişiliğinde, genç yaşta olgunlaşmasında büyüdüğü coğrafyanın, toplumsal kesimin, ailesinin etkileri mutlaka vardır. Bunlar gerçekten kapsamlı araştırmaya ve incelenmeye değer konulardır. Apocu grubun yaşam tarzının yaratılmasında Haki Karer’in çok önemli bir rolü vardır Haki Karer, Ankara’da devrimcilik yaparken de çevresinde sevilen, sayılan, saygı duyulan bir kişilik haline gelmiştir. Önderlik bu kişiliklerle; Haki ve Kemal’le tanışmıştır. 1972 sonlarında cezaevinden çıktıktan kısa süre sonra sanırım 1973’lerin başıdır, 1972-73 kışıdır, Kemal’le Haki’nin kaldığı eve gitmiş, tanışmış ve o evde kalmıştır. Bu yönüyle Önder Apo Haki’yi iyi tanımış, Haki Önder Apo’yu iyi tanımıştır. Arkadaşlıkları uzaktan ya da bir grup içinde olmalarından dolayı değil, bizzat evde uzun süre birlikte kalıp, yaşamanın ve tanışmanın sonucudur. Devrimci duyguların ortaklaşmasıdır. Kişiliklerin birbirlerini çok iyi tanıma ve sevmesinin yarattığı bir arkadaşlık gerçeği vardır. Haki Karer, böyle bir kişilik olarak Önder Apo’nun düşüncelerini benimsemiştir. Apocu düşünceleri sadece Kürdistan halkının değil, Türkiye halklarının özgürlüğü için çok çok önemli görmüştür. Özellikle de Kürdistan’daki devrimci potansiyeli Türkiye devrimi için önemli görmüş ve bu çerçevede Önder Apo’yla arkadaşlık yapmış, bu grup içinde yer almıştır. Gruba katıldıktan sonra da gerçekten saç telinden ayak tırnağına kadar kendisini bu gruba veren bir devrimci olmuştur. Öyle ki, Apocu grubun yaşam tarzını, kültürel değerlerini, yoldaşlık ilişkilerini, devrimci ilişkilerini, üslubunu yaratmada çok önemli bir rolü vardır. Bu nedenle Önder Apo ona “gizli ruhum” demiştir. Gizli ruhum, demesi aslında Önder Apo’nun olaylara bakışının, devrimci duruşunun, tarzının, üslubunun, ilişkilerinin yaşamda ifade edilmesidir, somutlaştırılmasıdır. Böyle bir devrimci gerçekliğe sahip olan Haki Karer yoldaş, 1977 18 Mayıs’ında şehit düşürülmüştür. Tabi İbrahim Kaypakkaya’nın şehit düştüğü bir günde şehit düşmesi de tarihsel olarak iki büyük şehidin birlikte anılması, değerlerinin hatırlanması açısından önemlidir. Haki Karer’in şehadeti PKK’de şehitlere değer ve anlamlar vermenin temelini oluşturmuştur. Şehitlere değer ve anlam vermenin içeriği, kapsamı, derinliği Haki Karer’in şehadetine verilen karşılıkla başlamıştır. Haki Karer’in şehadeti Apocu grubu yeni bir aşamaya taşımıştır. Apocu düşünceleri yeni bir niteliğe kavuşturmuştur. Artık bu düşünceler için yaşamını feda eden, yaşamını ortaya koyan kadrolar vardır, yaşamını vermiş öncü kadro gerçeği vardır. Çünkü Haki de Apocu grubun önder ve öncü kadrolarındandır. Bu düşüncenin en iyi ve en has savunucularındandır. Önder Apo’nun “gizli ruhum,” demesinin bir anlamı da bu düşüncenin en özlü biçimde savunulması gerçeğini ifade etmektedir. Şehitlere sahiplenmek davayı büyütmek başarıya ulaştırmak demektir İşte böyle bir öncü ve önder kadronun şehadeti Apocu düşünceyi tam bir dava haline getirmiştir. Düşüncelerin dava haline gelmesi esas olarak da o düşünceler doğrultusunda emek verenlerin, yaşamlarını verenlerin ortaya çıkmasıyla gerçekleşir. Bir düşünce öyle kendiliğinden dava olmaz. Ona çok büyük sahiplenilenler olduğu takdirde, ona sahiplenme düzeyi yükseldiği takdirde dava haline gelir. Apocu düşünce uğruna böyle büyük bir devrimcinin ölmesi, böyle bir devrimci kişiliğinin yaşamını ortaya koyması Apocu düşünceyi dava haline getirmiştir. Bu yönüyle PKK gerçeğinde şehitlikle uğruna ölünen dava arasında doğrudan bağ vardır. Şehitlik dava demektir, dava şehitlik değerlerine sahip olmak demektir. Şehitlik değerlerine sahip olmadan bu davanın sahiplenicisi olmak mümkün değildir. Bu yönüyle bu davayı savunmak daha ilk baştan bu şehitlik değerlerini savunmak anlamına gelmektedir. Ya da bu şehitlere sahiplenmek demek bu davayı geliştirmek, büyütmek, başarıya ulaştırmak demektir. Haki Karer yoldaşın şehadeti Apocu grup tarafından böyle ele alınmıştır. Önder Apo, Haki Karer’in şehadetinden sonra artık bu düşünceden geri dönüş olamayacağını, bu düşüncenin dava haline geldiğini, bu düşünce uğruna yaşamlarını verenlerin olduğunu, bu nedenle görevinin de bu şehitlerin ve şehadetlerin uğruna yaşamlarını verdiği davayı başarıya ulaştırmak olduğunu, böyle bir sorumluluk yüklendiğini ortaya koymuştur. Haki Karer’in şehadetiyle birlikte bütün Apocular bu şehidin davasını amacına ulaştırma sorumluluğuyla yükümlü kılınmıştır. Artık bundan kaçınılamaz. Tek görevleri, duyguları, düşünceleri bu şehidin düşüncelerinin, davasının başarıya ulaştırılması olacaktır. Önder Apo, Haki Yoldaş’ın şehadetine böyle bir ciddiyet ve sorumlulukla yaklaşmıştır. Bu şehadetin mutlaka mücadelenin gelişmesi, yeni bir aşamaya vardırılması, yeni bir dönüm noktası haline getirilmesi yaklaşımıyla hareket etmiştir. İşte şehadetlere verilen cevap, PKK’deki şehadetlerin anlamı en başta da böyle oluşmuştur. Haki Karer’in şehadetinden sonra Önder Apo bu şehadete cevap olarak bir profesyonel devrimci örgüt kurmayı önüne koymuştur. Yani partileşmeyi önüne koymuştur. Artık Haki’nin şehadetiyle parti olunmalı ve bir parti duygusuyla, ruhuyla bu davaya sahip çıkılmalı, bu davanın başarıya ulaştırılması için mücadele geliştirilmelidir. Partinin anlamı da zaten budur. Parti kurmak demek artık bir düşünceyi hedefe kilitlemek demektir. Düşünce olabilir, bir düşünce etrafında gruplar olabilir ama bu grupların bir hedefe kilitlenmesi, başarıya doğru yürümesi, bu gruptaki tüm bireylerin bir amaç, ilkeler, tüzük ve örgüt anlayışı doğrultusunda bir sorumlulukla mücadele içine girmesi partileşmeyi yaratır. Partileşme de sorumluluk ve görev yüklenmektir. İşte Önder Apo Haki’nin şehadetine böyle karşılık vermek istemiştir. Bunun için de parti programını hazırlama o güne kadar yürütülen mücadeleyle ortaya çıkarılan kadro, sempatizan ve taraftar gerçeğini, yine o güne kadar yoğunlaştırılan, derinleştirilen ideolojik-teorik değerlendirmeleri, düşünce gücünü bir programa; bu program çerçevesinde de bir stratejiye, politikaya, taktiğe ve bunları pratikleştirecek örgüt ve eylem biçimine kavuşturmak gerekiyor. Yine bunun ittifaklarının nasıl olacağının ortaya konulması gerekiyor. Bir hedefe kilitlenen örgüt olmak böyle gerçekleşir. Önder Apo her şehadete ciddiyetle ve büyük bir sorumlulukla yaklaşmıştır Bir program üzerinde yoğunlaşmak ve partileşmek büyük bir eylem ve karardır. Düşünce ve duyguda, bir grubun pratiğinde, mücadelesinde yeni bir dönem başlatmaktır. Bu da bir hamledir. Önder Apo, Haki’nin şehadetini kesinlikle bir hamleye vesile olması biçiminde ele almıştır. Böylelikle PKK’de şehitlik demek, şehide bağlılık demek bir hamle gerçekleştirmek, onun bıraktığı değerleri ileri bir aşamaya taşımak için sorumluluk duymak ve bunun gereklerini yerine getirmek demektir. Önder Apo, Haki Karer’in şehadetiyle böyle bir yaklaşım benimsemiş, bunun gereklerini yerine getirmiş ve artık sadece kendisi açısından değil, bütün yoldaşları, bütün parti ve bütün grup açısından şehadet gerçeğine böyle bir anlam vermiştir, Şehadet gerçeğinin nasıl ele alınması gerektiğini gruba, partiye bu tutumuyla göstermiştir. Artık bundan sonra Önder Apo, Haki Karer yoldaşın şehadetine nasıl yaklaştı ve cevap verdiyse bütün yoldaşları da, arkadaşları da, bütün grup da, partide şehitlere böyle yaklaşacaktır. Böyle bir sorumluluk, ciddiyet ve hamlesel bir pratikleşmeyle yaklaşacaktır. Şehitliğe PKK’nin ilk çıkışında, grubun ilk kuruluşunda verilen değer budur. PKK’de şehitlerin önemli olması, şehitlerin duruşunun değerlendirilmesi, yaşanan bir şehadetin ne anlama geldiğinin, bu şehadetin nasıl bir sorumluluk yüklediğinin, nasıl görevler ortaya koyduğunun tartışılması gerçeği, şehitlere böyle yaklaşılması gerçeği Haki Karer’in şehadetinden sonra Önder Apo’nun yaklaşımının ortaya koyduklarıdır. Bu açıdan da şehitler gerçeği PKK’de her zaman önemli olmuştur. En başta da Önder Apo her şehadete ciddiyetle ve büyük bir sorumlulukla yaklaşmıştır. Her şehitler günü ve ayında şehadet gerçeğini kapsamlı değerlendirme ve çözümlemelerle bütün parti yapısına, kadroya ve halka benimsetmeye ve herkesin şehitlere doğru yaklaşmasına, sahiplenmesine çaba göstermiştir. Doğru sahiplenilmesini sağlamaya çalışmıştır. Önderlik gerçeğinin en önemli özelliklerinden biri de şehitlere yaklaşımdır. Ya da şehitlere bu yaklaşımından dolayı Önderlik büyük bir önderlik olmuştur. Önderlik hep başarı sahibi olmuştur. Önderlik hep sorumluluk duygusunu yüksek tutmuştur. Görevlerine büyük bir ciddiyetle sarılmıştır. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; dünyada şehitlerine en büyük bağlılık gösteren, şehitler gerçeğine bağlanarak onların amaçlarını gerçekleştirmek için bütün yaşamını ortaya koyan bir önderlik gerçeği varsa bu da Önder Apo’dur. Önder Apo’nun neden bu kadar büyük olduğunu, büyük mücadeleci ve devrimci olduğunu, büyük gelişmeler yarattığını anlarken, değerlendirirken şehitlere büyük bağlılığını görmek gerekiyor. Yoldaşları, bu halkın evlatları bir dava için kendilerini feda etmişlerdir, her şeylerini ortaya koymuşlardır. O zaman onun yoldaşları ya da bu davanın öncüleri, önder kadroları ne yapacaktır; bu davayı başarıya ulaştırmak için her şeylerini vereceklerdir. Bu sadece bir siyasi sorumluluk değil, ahlaki ve vicdani sorumluluktur. Yoldaş ve insan olmanın, bu halkı ve insani değerleri sevmenin gereğidir. Bu yönüyle Önder Apo’nun şehitlere verdiği değeri anlamak şehitlik gerçeğine verilecek en doğru cevaptır ya da şehitleri en doğru tarzda anlamaktır. Şehitlerin amaçlarına, değerlerine, özlemlerine oportünistçe yaklaşılamaz Şehitleri en iyi şekilde anlamak, onların uğruna yaşamlarını verdiği mücadeleye sahiplenmek, bu mücadeleyi başarıya götürmek için çaba göstermekle gerçekleşir. Yoksa şehitlere şöyle bağlıyım, böyle bağlıyım, demek yetmez. Sadece duygusal bağlılık yetmez. Sadece onların büyüklüklerini, kişiliklerini anlatmak, övmek yetmez. Anlamlı olan şehitlerin uğruna yaşamlarını verdiği düşüncenin, yani davanın, amaçların başarılması için mücadele etmektir. Onların amaçlarını başarıya götürecek örgütü, mücadeleyi ve eylemi geliştirmektir. Onların mücadeleleriyle yarattığı örgüt, ideoloji, düşünce anlayışını benimsemek, sahiplenmektir. Önder Apo bu nedenle sürekli, “Ben şehitlerin sözcüsüyüm,” demiştir. “Ben şehitlerin davalarının takipçisiyim,” demiştir. “Ben şehitlerin özlemlerinin gerçekleşmesi için yaşıyorum,” demiştir. “Benim yaşamım, çabam onların uğruna yaşamlarını verdikleri amacı başarıya ulaştırmaktır, bütün yaşamım artık onların amacını başarıya ulaştırmaya kilitlenmiştir,” demiştir. “Ben şehitlerin davasına, amaçlarına, düşüncelerine toz kondurmam, onların yarattığı değerlere sahiplenirim, onların düşüncelerine, mücadelelerine, amaçlarına zarar verecek şeyleri kabul etmem, şehitlerin amaçlarına, eylemlerine, yarattıkları değerlere karşı gösterilecek her olumsuzluk, her yanlışlık ve eksiklik karşısında beni bulur,” demiştir. Bu açıdan da büyük bir ideoloji savaşçılığı yapmıştır. Siyasi mücadele, örgüt mücadelesi vermiştir. Düşmana karşı mücadele vermiştir. Şehitlerin davasına zarar verecek her şey karşısında büyük bir mücadele önderliği olmuştur. Önder Apo’nun mücadele önderliği, militanlığı, savaşçılığı esas olarak şehitlerin yarattığı değerlere ve onların davalarına sahiplenmek, onların mücadele ettiği bayrağı yere düşürmemek ve özlemlerini gerçekleştirmektir. Önderlik niye bu kadar çabalıyor, mücadele ediyor, çırpınıyor, neden bu kadar hassas, neden en küçük değere bile büyük bir titizlikle sahipleniyor sorularının cevabı bu gerçeklikte yatmaktadır. Şehitlerin sözcüsü olmak, şehitlerin düşüncelerinin, eylemlerinin, amaçlarının takipçisi olmak, şehitlerin yoldaşı olmak, onlara bağlı olmak böyle büyük bir sorumluluk gerektirmektedir. Önder Apo bunu büyük bir ciddiyet ve tutarlılıkla yapmaktadır. Şehitlerin amaçlarına, değerlerine, özlemlerine oportünistçe yaklaşılamaz. Onların amaçlarına, eylemlerine, yarattıklarına sorumsuzca, basitçe, yüzeysel yaklaşılamaz. Onlar yaşamlarını vermişlerdir. Eğer insanların bir dava uğruna verdikleri yaşamlarına saygılı olunacaksa, bu yaşamlar anlamlı ve değerliyse, bir amaç için yaşamlarını ortaya koymuşlarsa o zaman bu şehadetlere, bu yaşamlara gereken anlamı vermek, devrimci ve toplumsal ahlakımızın, kültürel değerlerimizin, vicdanımızın gereğidir. İnsan olmak buysa, o zaman insan olmanın bu gerekleri yerine getirilecektir. İşte Önder Apo bütün yaşamı boyunca şehitlerin gerçek anlamda sözcüsü, yoldaşı, takipçisi ve sahiplenicisi olmuştur. Önderlik gerçeğini anlamakla şehitler gerçeğini anlamak arasında büyük bir bağ vardır. Şehitler gerçeği anlaşılmadan Önderlik gerçeği anlaşılamaz, Önderlik gerçeği anlaşılmadan da şehitler gerçeği anlaşılamaz. Tüm PKK kadroları, tüm halk, sempatizanlar şehitleri anlamak ve değer vermek istiyorlarsa şehitler nedir, şehitlere nasıl saygı duyulur öğrenmek istiyorlarsa en başta da Önder Apo’nun yaşamına bakacaklardır, Önder Apo’nun şehitlere verdiği karşılığa bakacaklardır, şehitleri nasıl anlamlandırdığına bakacaklardır. Bunlar doğru anlaşıldığında gerçekten her kadroda, halktan her insanda, her sempatizanda, her kadında, her gençte, her yaşlıda şehitlere, Önder Apo’ya büyük bağlılık ortaya çıkar. Şehitlerin uğruna yaşamlarını verdiği, Önder Apo’nun takipçisi olduğu mücadeleyi büyük sahiplenirler, bu mücadeleyi geliştirmek için her şeylerini ortaya koyarlar. Bu gerçeklikleri anlamak herkesi büyük yurtsever, büyük militan, büyük kadro ve büyük devrimci yapar. Kürdistan’da şehitlikle fedailik gerçeği iç içe geçmiştir Önder Apo, “PKK şehitler partisidir,” dedi. Bunun çok iyi anlaşılması gerekiyor. Birçok boyut PKK’yi şehitler partisi haline getirmiştir. Her şeyden önce şunu vurgulamak gerekir; PKK’nin yürüttüğü özgürlük mücadelesi dünya tarihindeki en zorlu özgürlük mücadelesidir. Bir halkı ölüm döşeğinden çekip ayağa kaldırmak yoğun ve apayrı bir mücadele gerektirmektedir. Yine 4 parçaya bölünmüş Kürdistan’da özgürlük mücadelesini geliştirmek büyük bir mücadele gerektirmektedir. Dünya dengelerinin kurulduğu, bütün dünyadaki emperyalist, kapitalist ülkelerin üşüştüğü Ortadoğu’da Kürt halkının özgürlük mücadelesini geliştirmek gerçekten büyük zorluklar getirmektedir. Ortadoğu’nun devletleri tarihin en eski devletleridir. Bu tarihlerine, bu geleneklerine dayanarak Kürt halkı üzerinde soykırım politikası yürütmektedirler. Öte yandan Ortadoğu dünya dengelerinin kurulduğu yer olduğu için devlet imkanlarını değerlendirerek, kendilerini pazarlayarak Kürt halkını soykırıma uğratmak istemektedirler. Bu yönüyle Kürdistan devrimi zorun zoru koşullarında gerçekleştirilen bir devrimdir. Kürdistan’da Kürt halkının varlığını yaşatmak büyük bir mücadele gerektirir. Bırakalım özgür ve demokratik yaşamını kazanmayı, varlığını kabul ettirme mücadelesi bile dünya tarihinin en büyük, en zorlu var olma mücadelesidir. Bu yönüyle şehitler gerçeğini değerlendirirken, anlamlandırırken Kürdistan devriminin karakterini doğru anlamak gerekir. Kürdistan devriminin nasıl zorluklar içinde gerçekleştirilen bir devrim olduğunu, zorun zoru koşullarında mücadele edilerek böyle bir devrimci özgürlük mücadelesinin geliştirilebileceğinin görülmesi gerekmektedir. Şehadet gerçeği, şehitlik, PKK’nin şehitler partisi olma gerçeği bu çerçevede daha büyük ve derin bir anlam kazanmaktadır. Kürdistan devriminin tarzı zor koşullarda mücadele edip başarmanın tarzıdır. Kürdistan devriminin tarzı bu zor koşullarda büyük bedeller ödeyerek mücadeleyi geliştirmeyi gerektirmektedir. Bu yönüyle de Kürdistan devriminin tarzı zorun zoru koşullarında mücadele etmeyi, bedeller ödemeyi, bu temelde de yaşamları ortaya koymayı gerektirmektedir. Fedaice mücadele edilmeden Kürdistan’da zorlukları aşmak, devrimi geliştirmek ve başarıya götürmek mümkün değildir. Bu yönüyle Kürdistan’da şehitlikle fedailik gerçeği iç içe geçmiştir. Bütün şehitler fedaidir. Çünkü Kürdistan’da fedailik yapmadan, fedai olmadan özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirmek zordur. Bu nedenle Diyarbakır Zindanı’nda 14 Temmuz Ölüm Orucu gerçekleşmiştir. Ölüm orucu fedaice bir eylemdir. Diyarbakır Zindanı gibi ölümün bile imkansızlaştırıldığı, insanların elinden ölüm seçeneğinin bile alınmak istendiği bir zindanda gerçekleşmiştir. Diyarbakır Zindanı da o koşullarda zorun zoru özelliklere sahiptir. 14 Temmuz Direnişi zorun zoru koşullarında gerçekleşti. Önder Apo,” PKK şehitler partisi,” derken en başta da Diyarbakır zindanlarında yaşamlarını ortaya koyan önder kadroların şehadeti çerçevesinde böyle bir değerlendirme yapmaktadır. Kuşkusuz bütün şehitler gerçeği temelinde PKK şehitler partisi haline gelmiştir. Ama bütün şehitler gerçeğinin özelliğini, karakterini de ortaya koyan, PKK’de şehitlerin nasıl bir gerçeklik olduğunu anlamamızı sağlayan esas şehadet süreçleri ve gerçekliği de zindan şehitleridir. En başta da 14 Temmuz şehitleridir. “PKK şehitler partisidir,” derken şunu anlamak gerekiyor; PKK dünya tarihinin en zorlu mücadelesini veriyor, zorun zoru koşullarında mücadele yürütüyor. Bu koşullarda zorluklara karşı mücadele etmeden, zorluklara dayanmadan, bedel ödemeden, fedailik yapmadan Kürdistan’da devrim ilerletilemez ve gerçekleştirilemez. Dolayısıyla PKK de var olamaz. PKK bir halkın özgürlük mücadelesini yürütecekse, bir devrim partisi olacaksa o zaman fedailer partisi, şehitler partisi olacaktır. Bedel ödemeyi göze alanların partisi olacaktır. İşte bu nedenle PKK’de öncüler büyük fedailikle şehadete gitmişlerdir. PKK kadroları büyük bir kararlılıkla bedel ödemeyi göze alarak şehadete ulaşmışlardır. Düşmanın saldırıları böyle boşa çıkarılmıştır, gerilla ve serhildanlar böyle gerçekleştirilmiştir. Eğer şehitlerimiz, her dönemin zorlukları karşısında bu fedai gerçekliği, şehitlerimizin ortaya koyduğu fedailik, yürüttükleri mücadele olmasaydı ve düşmanın her türlü saldırısına karşı bu büyük şehadetlerle karşılık verilmeseydi mücadele geliştirilemezdi, PKK var olamazdı. Bugün sadece Kürdistan’ın değil, bütün Ortadoğu’nun en büyük devrimci partisi PKK gerçekliği ortaya çıkmazdı. PKK’yi var eden ve ayakta tutan şehitler olmuştur. PKK’nin ölçüleri şehitlerin yaşam ölçüleriyle şekillenmiştir Her dönem büyük zorluklarla karşılaşılmıştır. Neredeyse her gün büyük zorluklarla mücadele edilmiştir, bu her günün ve her dönemin büyük zorlukları da büyük şehadetlerle aşılmıştır. Büyük şehadetlerle bu zorluklar aşılıp mücadele geliştirilmiş, büyük değerler ortaya çıkarılmıştır. PKK’yi şehitler partisi yapan budur. Çünkü PKK’de yaratılan bütün değerler, PKK’nin ortaya çıkardığı bütün değerler ve gelişmeler şehitlerin mücadelesiyle olmuştur. Yine bugün bir parti, bir örgüt, bir PKK ve PKK’nin değerleri varsa bunu da şehitler yaratmıştır. Hiçbir parti sadece tüzükle parti olamaz. Parti denilerek parti olunamaz. Şu kurum bu kurum oluşturularak parti oluşturulamaz. Değerlerle, ölçülerle, tarzla, üslupla, yöntemle oluşur. Bunları da yaratan şehitlerimizdir. Şehitlerimiz ilk büyük şehidimiz Haki Karer gerçeğine dayanarak, yine Önder Apo’nun tarzını, temposunu, üslubunu, yöntemini esas alarak, bu temelde mücadele ederek gelişmeler yaratmışlardır. PKK’de ölçüler, kültürel değerler, vicdan, ahlak ve yoldaşlık ilişkileri oluşmuştur. Halka, Önderliğe, insanlığa bağlılık oluşmuştur. Bu büyük bağlılıkları, değerleri ve ölçüleri de şehitlerimiz yaratmıştır. Şehitlerimizin yaşamı PKK’nin yaşamı olmuştur. PKK’nin ölçüleri şehitlerin yaşam ölçüleriyle, şehitlerin ortaya koyduklarıyla şekillenmiştir. Bu bakımdan şehitlik ölçüleri, şehitlik değerleri, şehitlerin ortaya koyduğu mücadele anlayışı, tarz, tempo, üslup, fedailik ve yoldaşlık ilişkileri dışında PKK değerleri ve yoldaşlık gerçeği yoktur. Parti nedir, PKK nedir, denildiğinde en başta da şehitlere bakılacak, şehitlerin sözcüsü ve takipçisi olan Önderlik gerçeğine bakılacaktır. Önderlik gerçeğiyle şehitler gerçeği arasında çok büyük bağ vardır, bir bütündür. Şehitleri anlamadan Önderliği, Önderliği anlamadan şehitleri anlamak mümkün değildir. Her ikisini anlamadan da PKK’yi anlamak mümkün değildir. Bu bakımdan biz ne diyoruz; PKK bir Önderlik gerçeğidir, diyoruz. Önderlik de PKK ve şehitler gerçeğidir. PKK, Önderlik gerçeğidir diyorsak, bu PKK’yi de en iyi anlayanın, en iyi ortaya koyanın, PKK’yi bugünlere getirenin Öndelik gerçeği olduğunu söylüyorsak, o zaman Önderliğin, “PKK şehitler partisidir,” değerlendirmesini doğru anlayacağız ve ancak PKK’nin şehitler partisi olduğunu anladığımızda, bunu kavradığımızda gerçek bir PKK’li olduğumuzu göreceğiz. Bu yönüyle şehitler gerçeğini iyi anlamak PKK’yi ve Önderliği anlamaktır. PKK şehitler partisidir, diyoruz. Çünkü biz de biliyoruz, Önder Apo da biliyor, halk da biliyor, dünya da biliyor ki; Kürdistan devrimi çok zordur, bu zorlukları aşmak kolay değildir. Bu zorlukları yaşamlarını ortaya koyarak şehitlerimiz aştırmıştır, fedailerimiz aştırmıştır. On binlerce şehidimiz büyük bir bilinçle, büyük bir iradeyle yaşamlarını ortaya koyarak tüm saldırıları püskürtmüşler ve başarılar ortaya çıkarmışlardır. PKK’nin şehitleri, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin şehitleri herhangi bir cephe savaşında verilen şehitler değildir, herhangi iki devletin karşı karşıya geldiği savaşta verilen kayıplar değildir. Burada büyük bir irade, bilinç, fedakarlık vardır. Herhangi bir askeri kanunla, tüzükle bir araya gelmiş bir topluluk değildir. Bir düşünce, bir dava etrafında toplanmış, gönüllüce, yani yaşamını verirken neden verdiğini anlayan, mücadelesinin neler yarattığını ve yaratacağını bilen, bu yönüyle şehadete ulaşarak yaşamını anlamlandıracağını, tarihin en büyük gerçek yaşamı haline geleceğini, tarihteki gerçek yaşamın kendi yaşamı olacağını bilerek yaşamlarını ortaya koyan fedailerle bu mücadele gelişmiştir. Dün de PKK’yi şehitler ayakta tuttu, bugün de PKK’yi şehitler ayakta tutuyor ve mücadeleyi süreklileştiriyorlar. Şehitlerimiz aynı zamanda mücadele zincirinin halklarıdırlar. Şehitlerimiz büyük bir bilinçle, büyük bir mücadele ve fedakarlıkla bu halkanın kopmasına izin vermiyorlar. Bu şehadetler halkasına, zincirine yeni zincirler, yeni halkalar ekleyerek özgürlük mücadelesini süreklileştiriyorlar, PKK’yi var ediyorlar. PKK’nin öncülüğü şehitler öncülüğüdür. Şehitler yaşamlarını ortaya koyarak PKK’nin öncülük gerçeğini gerçekleştiriyorlar. Çünkü Kürdistan’da gelişmeleri süreklileştirmeyi sağlamanın başka bir yolu yoktur. PKK şehitler partisiyse o zaman zorluklar engel olarak görülemez Kolay yollardan Kürdistan’da hiçbir şey kazanılamaz. Dünyanın herhangi bir yerindeki mücadele tarzıyla, örgüt, yaşam ve eylem anlayışıyla Kürdistan’da özgür ve demokratik yaşam kazanılamaz. Zaten PKK’nin Kürdistan’da ve Ortadoğu’da yürüttüğü özgürlük mücadelesi, yürüttüğü fedailik, fedai mücadele gerçekliği Uzak Asya’nın, Afrika’nın, Latin Amerika’nın ya da Ortadoğu’nun herhangi bir köşesinde olsaydı kesinlikle defalarca başarıya ulaşır, sonuç alırdı. Bu yönüyle Kürdistan özgürlük mücadelesinin kısa sürede sonuç almamasının, uzun sürmesinin nedeni Ortadoğu gerçekliğidir; Kürdistan’ın Ortadoğu’daki yeridir, Ortadoğu’nun da dünyadaki yeridir. Kürt halkını soykırıma uğratmak isteyen düşmanların karakteridir. İşte tüm bunları aştıran şehadet gerçeği olmaktadır. Tüm bunları yenilgiye uğratacak olan da şehadet gerçeği olacaktır. Öyle herhangi bir düşünce değil, doğru düşünceyle doğru eylemin birleşmesi bu büyük şehadetleri ortaya çıkarmaktadır. PKK’de şehadetlerin büyük olmasının nedeni aynı zamanda büyük düşünce sahibi olmalarıdır. Tarihin en devrimci, en demokratik, en özgürlükçü düşüncesi doğrultusunda mücadele etmeleridir. PKK’de şehitlik gerçeğini büyüten etken budur. Onların ideolojik ve siyasi duruşlarıdır. İnsanlık ve tarih açısından taşıdığı anlamlardır. Bir bilinç yoğunluğudur. Tarihsel sorumluluk, devrimcilik ve yurtseverlik yoğunluğudur. Çünkü Kürdistan’da özgürlük ve demokrasi mücadelesi ancak böyle gerçekleştirilebilmektedir. PKK’nin öncülük ettiği mücadelenin karakteri böyledir. PKK’nin öncülük ettiği mücadelenin karakteri zor olduğu için, zorun zoru koşullarında mücadele edilerek gelişmeler yaratılabildiği için bunun doğal sonucu olarak da PKK bir şehitler partisi haline gelmiştir. Şehitler partisi olarak mücadelesi gelişmiş, mücadelesi sürmekte ve şehitler partisi olarak da bu mücadele başarıya götürülecektir. PKK şehitler partisi olduğu için ya da şehitler en zor koşullarda mücadele edip başardığı için PKK gerçeğinde zorluk diye bir kavram yoktur. PKK’de zorluklar engeller olarak görülemez. PKK’de zorluklar mücadele gerekçesidir. PKK şehitler partisiyse o zaman zorluklar engel olarak görülemez. Şehitler en zor koşullarda mücadele edip başarmışlardır. Bu nedenle de PKK demek zor koşullarda mücadele edip başarmak demektir. Zaten PKK’yi şehitler partisi yapan budur. Şehitler gerçeği en zor koşullarda mücadele edip başaranlardır. Dolayısıyla şehitler partisi açısından zorluklar gerekçe olamaz, engel olamaz. Şu bu zordur denilemez. Zorluklardan yılma olmaz, kaçma olmaz. Zorluklar umutsuzluk yaratmaz. Şehadet gerçeği zorluklara karşı mücadele etme gerçeğidir. Tüm şehitlerimiz zorlukları mücadele gerekçesi yapmıştır. Zordur, dememişlerdir. Zaten zorluklara karşı mücadele etme kararlığıyla şehadete ulaşmışlardır. Zorluklarla şehadetler arasında bağ vardır. Kürdistan devrimi zor olduğu için fedailik ve şehitler gerçeği bu mücadelenin parçası olmaktadır. Bu mücadeleyi geliştiren temel etken olmaktadır. Bu yönüyle şehitleri ve şehitler gerçeğini değerlendirirken zorluklara yaklaşımı da böyle ele almak gerekir. Zorluklar mücadele gerekçesi yapılıyorsa şehitlere bağlıyız demektir. Şehitler partisi olan PKK’nin kadrosuyuz, sempatizanıyız demektir. Ya da zorluklara karşı mücadele ediyorsak Kürdistan yurtseverliği yapıyoruz demektir. Savaşan halk gerçekliğine ulaşmış bir halk olduk demektir. Halkımız için de zorluklar mücadele gerekçesidir. Çünkü Kürdistan’da halk da zorluklara karşı mücadele etmeden özgürlüğü ve demokrasiyi kazanamaz. On binlerce halk şehidimiz vardır. Onlar da bu bilinçle zor koşullarda direnerek, düşmanın zalimliğini bilerek, Kürdistan’da ancak fedailik yaparak özgürlük kazanacağını bildikleri için Kürdistan devriminin halk şehitleri ortaya çıkmıştır. Şehitler gerçeğini anlarken, şehitlere bağlılık derken en başta da zorluklara yaklaşımı ele almak gerekiyor. Başarıyı, özgürlüğü, bağımsızlığı, hak, adalet ve eşitliği kolay arayan, Kürt’ün varlığının kolayca süreceğini sanan şehitler gerçeğini anlamamış olur. Şehitler gerçeği zaten Kürdistan’da hiçbir şeyin kolay elde edilemeyeceğinin somut kanıtıdır. Kürdistan’da her gelişme zorluklara karşı mücadele edilerek ortaya çıkarılabilir. Bu yönüyle Kürdistan devrimcileri için, PKK’liler için, Kürt halkı için zorluklar, mücadele gerekçesidir. Zorluklar yaşamımızın, halk gerçekliğimizin parçasıdır. Ancak bunları aşarak özgür ve demokratik olabiliriz, var olabiliriz. Başarı, Önderlik gerçeğini ve şehitleri anlamakla sağlanır Kürt halk gerçekliği de zorluklara karşı mücadele edilerek var olabilir. Zorlukları mücadele gerekçesi yapmadan, zorlukları bu mücadelenin ve yaşamın bir parçası olarak görmeden ne halk olarak var olabiliriz, ne Kürt olarak yaşayabiliriz, ne de özgür ve demokratik yaşama kavuşabiliriz. Bu açıdan şehitler gerçeğinin en temel özelliklerinden biri de zorluklar karşısında ah vah etmeyen, zorluk karşısında yılmayan, zorlukları kendi devrimciliğinin ve yurtseverliğinin varlık gerekçesi olarak gören, zorlukları varlık mücadelesi olarak gören bir gerçeklik olarak ele almamız gerekiyor. Bütün kadroların da sempatizanların da yurtseverlerin de bu gerçekliğe göre kendi yurtsever, devrimci ve mücadele duruşlarını ortaya çıkarması gerekiyor. PKK’de şehitler ayında, gününde, hatta mücadelenin her anında şehitleri anlamak, onlara bağlılığın nasıl olduğunu bilmek çok önemlidir. Şehitleri anlamak zaten başarıyı getirir. Başarı, şehitleri ve Önderlik gerçeğini anlamakla sağlanır. Zaten Önderliği anlamak şehitleri anlamaktır, şehitleri anlamak Önderliği anlamaktır. PKK’nin, özgürlük mücadelesinin şehitlerini anlamak açısından da şehitlerimizin yaşam ve mücadele felsefesinin çok iyi anlaşılması gerekiyor. Şehitlerimizin yaşam ve mücadele felsefesini de en veciz biçimde ortaya koyan büyük şehidimiz Kemal Pir olmuştur. Kemal Pir, “Yaşamı, uğruna ölecek kadar seviyoruz” diyerek hem yaşam felsefesini ortaya koymuştur hem de mücadele felsefesini. Yaşamı uğruna ölecek kadar sevmek çok çok önemlidir. Bu, özgür yaşama bağlılığı ortaya koyuyor. Önder Apo diyor ya, “ya özgür yaşanmış olacak ya da hiç yaşanmamış sayılacak”. İşte “Yaşamı uğruna ölecek kadar sevmek” böyledir. Ya özgür yaşanacak ya yaşanmamış sayılacak. Böyle bir yaşam gerekir. Böyle bir yaşamın uğruna ölünebilir. Böyle bir yaşam için her şey yapılabilir. İşte bu, yaşam felsefesidir. Nasıl bir yaşam isteniyor, nasıl yaşanmak isteniyor, bunu en iyi biçimde Kemal Pir ortaya koymuştur. Uğruna ölünecek bir yaşam varsa o yaşam güzeldir, anlamlıdır ve değerlidir, yaşanacak bir yaşamdır, ona yaşam denilebilir. O yaşamdan büyük mutluluk ve onur duyulur, büyük bir zevk alınır. Çünkü uğruna ölecek kadar değerli ve güzeldir. İşte PKK şehitlerinin yaşam anlayışı, felsefesi budur. Mücadele felsefeleri ise böyle bir yaşam yaratmak içindir. Böyle bir yaşam yaratmak için mücadele edilir. Mücadele böyle bir yaşam yaratmak içinse anlamlı ve değerlidir. Bu açıdan PKK şehitlerinin yaşam ve mücadele felsefesini anlamak çok çok önemlidir. Kemal Pir 1982’de bunu ortaya koymuştur. Kemal Pir de bu yaşam ve mücadele felsefesini Önder Apo’dan almıştır. Önder Apo’nun mücadele anlayışı ve yaşama bakışı böyledir. Kemal, 14 Temmuz’da yaşamını ortaya koyarak, bu direnişi göstererek, bu direniş içinde bu veciz sözü söyleyerek, yaşamı uğruna ölecek kadar sevdiğini, yaşam ve mücadele felsefesinin bu olduğunu ortaya koyarak Önder Apo’nun en iyi izleyicisi, takipçisi, Önder Apo’yu en iyi anlayan ve pratikleştiren bir yoldaş olarak tarihteki yerini almıştır. Kemal Pir’in büyüklüğü buradadır. Kemal Pir’i büyük yapan Önderlik ve PKK gerçeğidir. Önderliğin yaşam ve mücadele felsefesini en iyi biçimde anlayan, bunu yaşamının her saniyesinde kendinde somutlaştıran bir devrimci olmasındandır. PKK şehitlerini anlamak herkesi, her devrimciyi güçlü, coşkulu ve moralli yapar Kemal Pir şehadete giderken 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu’nda ne demiştir? “Oh be, özgürlük ne güzel,” demiştir. Yani uğruna ölünecek bir yaşam için mücadele etmek kadar güzel bir şey olamaz. Özgürlüğün kendisi uğruna ölünecek yaşam için mücadele etmektir, özgürlük, özgürlük anlayışı budur. Böyle bir mücadele yapan özgürdür zaten, böyle bir mücadele içinde olan özgürdür. Böyle bir yaşam ve mücadele felsefesine sahip olan özgürdür. Önder Apo diyor ya “ben dışardakilerden daha özgürüm.” Böyle bir yaşam ve mücadele felsefesi olan bir devrimci, bir insan nerede olursa olsun özgürdür. Onun için Kemal Pir şehadete doğru giderken “oh be özgürlük ne kadar güzeldir,” demiştir. Evet, özgür yaşamak da güzeldir, özgürlüğü yaşayarak ölmek de şehadete ulaşmak da güzeldir. Moral ve onur vericidir. Bu açıdan PKK şehitleri şehadete giderken en moralli, en mutlu ve en coşkulu anlarındadır. Şehadete yaklaştıkça coşku ve moral anları en yoğun anlarıdır. Hayri Durmuş, Kemal Pir, zindan şehitleri ve tüm şehitlerimiz şehadete giderken morallerinin ve coşkularının zirvesinde olmuşladır. İnsanlığa, halka, partiye ve yoldaşlarına karşı görevlerini yapmanın huzuru ve rahatlığı içinde büyük bir coşkuyla, onurla son nefeslerini vermişlerdir. PKK şehitlerini anlamak herkesi, her bireyi, her devrimciyi güçlü, coşkulu ve moralli yapar. Böyle bir şehitler ordusuna sahip olan halk tabii ki coşkulu, moralli ve onurlu olur. Çünkü yaşam ve mücadele felsefeleri çok anlamlıdır ve değerlidir. Tüm insanlığın tarih boyunca ulaşmak istediği hedeflerdir. Güzel, değerli ve anlamlı yaşam, yani uğruna ölünecek yaşam. O yaşama sahiplenilir, o yaşama herkes tutunur. Uğruna ölünecek yaşam demek çok değerli ve anlamlı yaşamdır. Tüm insani değerlerin somutlaştığı yaşam, özgür ve demokratik yaşam demektir. PKK şehitleri böyle bir yaşam tutkunudur, sevdalısıdır. Böyle büyük bir yaşama sevdalanmaları onları şehadete ulaştırmıştır. Büyük yaşam sevgisi olanların şehadetleri büyüktür, büyük şehadetlere ulaşırlar. Yaşam felsefeleri böyle olanlar fedai olurlar. Tüm insanlığın hedefi de böyle bir yaşama ulaşmak değil midir? O zaman tüm insanlığın hedefi böyle bir yaşama ulaşmaksa, PKK şehitleri gerçeğinde yaşamın ne olduğunu anlamak gerekiyor. Yaşamı en iyi tarif eden, ortaya koyan ve anlamlandıran PKK şehitleridir. Özgürlük mücadelesinin şehitleridir. PKK şehitlerini büyüten, tarihteki bütün fedailiklerden, şehitlerden daha büyük hale getiren onların yaşam ve mücadele felsefesidir. Onların yaşam felsefesi bütün insanlık değerlerinin felsefesidir. O nedenle de bütün insanlık için, tarih boyu yaratılan bütün değerler için mücadele ediyorlar. Tarihimiz, bugünümüz ve geleceğimiz için mücadele ediyorlar. Bu nedenle büyük şehitlerdir. Bu yönüyle şehitlerimizi andığımız her an ve günde tabii ki onların yaşam ve mücadele felsefelerini anlayacağız. Bunu anlamadan onları nasıl anlayabiliriz, onların büyüklüğünü nasıl görebiliriz? Onların büyüklüğü buradadır. Onlara her türlü zorluklara katlanmalarını sağlatan bu yaşam ve mücadele felsefeleridir. Yaşama bu kadar bağlılıkları, güzel yaşama bu kadar değer vermeleri onları büyük mücadeleci yapıyor. Her türlü zorlukları aşan iradeyi, mücadeleyi ortaya koymalarını sağlıyor. Bu da gerçekten Kemal Pir’in sözlerinde ortaya koyduğu yaşam felsefesinin bugün bütün PKK ve Kürdistan şehitlerinde anlam bulmasıdır. PKK’nin gücü buradan geliyor. PKK militanının, kadrosunun gücü buradan geliyor. Çünkü uğruna ölünecek bir yaşamı hedefliyorlar. Yaşam ölçüleri, insanlık ölçüleri, adalet, hak, vicdan ölçüleri yüksek. Böyle bir yaşam ve böyle bir yaşam için mücadele anlayışı olan bir Özgürlük Hareketi, PKK gerçeği vardır ve PKK’yi böyle bir parti yapan bir şehitler gerçeği, onların yaşam ve mücadele felsefesi vardır. Kürt halkını var etmede şehadetlerin belirleyici rolü olmuştur PKK şehitleri yaşamı yaratan, halkı yaratan, insanlık değerlerini ve halkların kardeşliğini yaratan şehitlerdir. Yaşam yaratıcıları ve yapıcılarıdırlar. Yaşamı inşa edenlerdir. Önder Apo gerilla mücadelesi başlatırken, arkadaşları hazırlarken, arkadaşları Kürdistan’ın kalbine gönderip gerilla savaşı başlatmalarını isterken onlara Kürdistan devriminin zorluklarını ortaya koymuştur. Onlara tarihsel rollerini ortaya koymuştur. Tarihin onlara verdiği rolü onlara anlatmıştır. Çünkü her dönemde, her çağda bazı insanlara verilen roller vardır. İnsanlığı bugünlere getiren, değerler yaratan insanlar vardır. Tarih yapıcıları vardır. İşte Kürdistan Devrimi’nin, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin ve gerilla hamlesini başlatanların da böyle bir tarih yapıcılıkları vardır. Önder Apo “Gideceksiniz, belki çoğunuz şehadete ulaşacak, ama sizin şehadetleriniz yaşam damarları kurumuş Kürt halkı için yaşam suyu olacaktır, öz su olacaktır. Kürt’ü var eden öz su olacaksınız. Kürt’ü yaşatanlar olacaksınız” demiştir. Gerçekten de Kürt halkını var etmede şehadetlerin belirleyici etkisi ve rolü olmuştur. Kürdistan’da bugün özgür ve demokratik yaşam adına, Kürtlük değerleri adına ne varsa bunları büyük oranda yaratan, ayakta tutan, canlandıran bu şehitlerimiz olmuştur. Bu yönüyle şehitlerimizi, yaşatanlar olarak görmek lazım. Yaşam yapıcıları, yaşamı ortaya çıkaranlar olarak görmek lazım. Onlar gerçek yaşayanlardır ve hiçbir zaman ölmeyecek olanlardır. Bu bakımdan değerler ve yaşam nasıl yaratıldı, yaşamı kim yaratıyor, yaşam nedir sorularına cevap verirken bu büyük yaşam yaratıcılarını, yapıcılarını görmek gerekiyor. Yaşıyorsak, nefes alıyorsak, onların yarattığı değerlerle, kazandırdıklarıyla olduğunu bilmek gerekiyor. Osman Sebrî, mücadele ve şehadet gerçeğimizin bir parçasıdır Bu vesileyle bir anımı anlatmak istiyorum; 1992’nin sonu yada 93’ün başında Önder Apo’yla Şam’da büyük Kürt şairi Osman Sebrî’nin yanına gittik. Artık yaşlanmıştı ve hastaydı. Önder Apo zaman zaman Osman Sebrî’yi gider görürmüş. Çünkü şairler, ozanlar Kürt’ün değerlerini var edenler ve geleceğe taşıyanlardır. Onlar da gerillalar gibi, fedailer gibi mücadelemize değer katanlardır. Bu bakımdan Önder Apo şairlere, yazarlara, sanatçılara çok değer verir. 1993 yılında Önder Apo böyle bir anlayışla yine her zaman olduğu gibi Osman Sebrî’nin ziyaretine gitmişti. Beni de beraberinde götürdü. Orada Önder Apo’nun Osman Sebrî’yle diyalogları oldu. Osman Sebrî’nin o zaman ağzından dinledim. Şêx Seîd direnişinin bastırılmasından sonra bazı arkadaşlarıyla birlikte ne yapalım, biz de Kürdistan’da bir mücadele başlatalım, diyorlar. Osman Sebrî o zamanlar genç ve Suriye’deler, Halep o alandalar. Bir isyan başlatalım, diyorlar. Böyle bir grup oluşturmaya çalışıyorlar. Osman Sebrî de bunların içinde. 15-20 kişi civarında bir grup oluşturuyorlar. Belki daha fazla. Bunlar yola çıkıyorlar ve Semsûr’a (Adıyaman) doğru gidiyorlar. Mücadeleyi de savaşı da Semsûr’da, Mereş’te, yani Firat’ın batısındaki dağlık alanlarında yürütecekler. ‘Biz Semsûr’a gidene kadar yolda çoğu vazgeçti, birkaç kişi kaldık, ondan sonra biz de bıraktık. Bu nedenle hep hayatımız Kürdistan’da bu sömürgeciliğe, bu zalim devlete karşı bir mücadele özlemiyle geçti, diyordu. Bütün yaşamımız bunun beklentisiyle geçti. Hep bunun özlemini duyduk. Şimdi sizler bunu yarattınız. Şu anda Kürdistan dağlarında genç Kürt kız ve erkekler var, savaşıyorlar. Bu nedenle bu özlemimiz gerçekleşti, artık ben rahat ölebilirim. Artık ben ölümü düşünmüyorum. Çünkü özlemlerim gerçekleşti’ dedi. Ben bunu Osman Sebrî’nin ağzından kulaklarımla duydum. Ölümü yaklaşmıştı, hastaydı, zor konuşuyordu ve yatakta bunları söyledi. Nasıl ki Kemal Pir ve tüm şehitlerimiz şehadete giderken halkına, yoldaşlarına, Partiye karşı sorumluluklarını yerine getirmenin rahatlığı ve huzuruyla moralli ve coşkuluyduysalar, Osman Sebrî de yaşamının son günlerinde, son demlerinde Kürdistan dağlarında mücadele eden genç Kürt kız ve erkeklerini gördüğü için moralliydi, coşkuluydu. Artık ölüm benim için hiçtir, diyordu. Yani büyük şair için yaşamın anlamı gerçekleşmişti. Şiirlerinde bu özlemi dile getiriyordu. Şiirleri Kürtlük içindi, Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamı içindi. Kürt halkının varlık mücadelesi içindi. Bunu gerillalarda gördüğü için artık ölüm onun için bir hiçti. Bir yönüyle de şehitlerimizin duygularını yaşıyordu. Önder Apo da Osman Sebrî’ye yaptıkları için, şiirleri için, emekleri için büyük değer veriyordu. Önder Apo sizin özlemlerinizi gerçekleştireceğiz, diyordu. Sizin duygularınıza bağlı kalacağız, diyerek Osman Sebrî’nin daha da moralli ve coşkulu olmasını sağlıyordu. Bunlar çok önemli diyaloglardır. Çok önemli konuşmalar, sözler ve değerlendirmelerdir. Bunları hiçbir Kürt genci unutamaz. Halkımız bunu unutamaz. Osman Sebrî de mücadele ve şehadet gerçeğimizin bir parçasıdır. Böyle görülmelidir. Bu vesileyle Osman Sebrî’yi bir daha saygı ve minnetle anıyorum. Tüm şehitlerimizin yaşamının toplamı Kürdistan devriminin gerçeğini ortaya koymaktadır PKK şehitlerinin hepsinin büyük hikayeleri vardır. Yaşam ve mücadele felsefeleri konusunda ortaya koydukları büyük örnekler vardır. Bu yönüyle Kürdistan gerçeğinde şehitleri öğrenmek çok çok önemlidir. Tüm şehitleri tanımak çok çok önemlidir. Bu yönüyle şehitleri öğrenerek Önderlik ve PKK gerçeğini öğrenebiliriz. Bu açıdan Haki’nin, Kemal’in gerçeğini öğrenmek çok önemlidir. Mahsum Korkmaz’ın gerçeğini öğrenmek önemlidir. Mazlum Doğan’ı, Hayri Durmuş’u, Ali Çiçek’i, Akif Yılmaz’ı, Ferhat Kurtay’ı öğrenmek önemlidir. Berîtan’ı, Zîlan’ı, Sema’yı, Sorxwîn’i, Şîlan’ı, Çiçek’i, Sara’yı, Delal’ı öğrenmek önemlidir. Erdal’ı, Adil’ı, Rüstem’i, Harun’u, Şiyar’ı, Alîşêr’i öğrenmek önemlidir. Çiyager’i, Atakan’ı, Azad’ı, Zekî Şengalî’yi, Ali Piling’i, Helmet’i ve ismini anmadığımız on binlerce şehidimizin yaşamını öğrenmek önemlidir. Hepsinin yaşamının toplamı Kürdistan devriminin gerçeğini, Kürdistan halk gerçekliğini, Önder Apo’nun ve PKK’nin büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Çünkü tüm şehitlerimiz bir davanın, bir yaşam anlayışının şehitleridir. Özgür ve demokratik yaşamın, insanlık değerlerinin şehitleridir. Dolayısıyla mücadele ettikleri amaç, yaşam ve özgürlük değerlerini kendilerinde somutlaştırmışlardır. Bir amaç için mücadele etmişlerdir ama yaşamlarını da amaca göre yürütmüşlerdir. Onlarda amaca bağlılık vardır. Yoldaşlara, halka bağlılık vardır. Bu yönüyle her şehadet çok önemli değerler yaratmıştır. Tarihi miraslar bırakmışlardır. Sıradan şehadetler değillerdir. Büyük yaşam öyküleri, mücadele anlayışları vardır. Yarattıkları, ortaya koydukları değerler vardır. Bunların da sürekli öğrenilmesi gerekiyor. PKK’de şehitler gerçeğinin yoldaşlık, örgüt ve halka bağlılık boyutu da iyi anlaşılmalıdır Şehitleri her zaman anladığımız düzeyde ve dilimizin döndüğü kadar anlatmaya çalışıyoruz. Tabii zindan şehitlerini çok anlattım. Onların yaşamlarını, yaşam mücadele felsefelerini. Bunlar çok önemlidir. Ben yaşamımda yoldaşlık nedir, mücadele arkadaşlığı nedir, bunların çok güzel örneklerini gördüm. Beni en fazla etkileyen örneklerden biri de 1995 Çelik Operasyonu sırasında yaşadığımdır. Çelik Operasyonu sırasında Metîna’nın Gulka köyünün üstünde bir Doçka Tepesi vardı, biz o alana gitmiştik. Çelik Operasyonunda düşman Enişke, Kadişe o taraflara indirmeler yapıp özellikle Gulka taraflarından yukarıya doğru çıkıp alana hakim olmak istiyordu. Metîna’nın zirvelerine çıkmak istiyordu. Tabii çıkmak isterken de o alanlarda hakim alanları kobralarla tarıyorlardı. Düşman bir taraftan indirme yapıp diğer taraftan da kobralarla tarayarak ilerlemek istiyordu. Bu süreçte Cuma arkadaşla birlikte Doçka Tepesi’nin yakınındaydık. Helikopterler bizim bulunduğumuz alanı taramaya başladı. O sırada Büyük Harun (Hüseyin Özbey) arkadaş geldi benim üzerime kapaklandı, kendisini siper etti. Kaya diplerine uzanmıştık. Ben yalvardım, Harun git kendine bir yer bul, dedim. O kendisine bir yer bulma yerine, biz bir kaya dibine uzanmışız, o da geldi üzerimize uzandı. Yani mermiler gelirse ilk önce kendisine değsin. Yani mermilerin bizim vücudumuza ulaşmasını engellemek için kendi vücudunu bizim vücudumuza siper yaptı. Ne kadar ittiysem, yalvardıysam, uzaklaştırdıysam gitmedi. Helikopterler gidene kadar hep üzerimde kendisini siper etti. PKK gerçeğinde yoldaşlığın en anlamlı ifadelerinden birine şahitlik ettim. Bu da yaşam ve mücadele felsefesinin parçası oluyor. Çünkü mücadele de örgütle, yoldaşlıkla, arkadaşlıkla oluyor. Böyle birbirine bağlanmakla oluyor. Birbirini sahiplenmekle oluyor. Yoldaşı için, halkı için yaşamını vermekle oluyor. İşte büyük şehadetler de böyle gerçekleşiyor. Bu değerlere sahip oldukları için, halka, Partiye, yoldaşlarına, arkadaşlarına böyle yaklaştıkları için şehadet yürüyüşünü yapıyorlar, şehadete erişiyorlar. Şehadet gerçeğini, PKK’de şehitler gerçeğini anlarken bir de yoldaşlık, örgüt ve halka bağlılık temelinde gerçekleştiğinin derin bilincinde olunması gerekiyor. Şehadetler böyle gerçekleşiyor. Tabi ki tüm bu duruşlar da PKK’deki şehitlerin yarattığı değerlerdir. Şehitlerimiz, şehitlerin temsilcisi ve takipçisi oldukları için Parti ayakta kalmıştır. Harun yoldaş da tabii önceki Parti şehitlerinin yarattığı değerler temelinde böyle bir yoldaşlık ve bağlılık ortaya koymuştur. Zaten şehitlere bağlılık nedir; şehitlere bağlılık onların canlarını uğruna verdikleri davaya bağlılıktır, bunun için mücadele etmektir. Bunun için mücadele ettikleri için yaşamlarını ortaya koyuyorlar. Şehitlere gerçek bağlılık böyledir. Şehitlerin uğruna mücadele ettiği amaç için yaşamak, bu amaç için mücadele etmektir, bu amaç için yaşamını ortaya koymaktır. Şehitlerimiz böyle yaşamlarını ortaya koymuşladır ve şehadete ulaşmışlardır. Şehitlerimiz, aynı zamanda şehitlere gerçek bağlılığın örnekleridirler. Gerçek bağlılığın nasıl olması gerektiğini ortaya koyan değerlerimizdir. Tüm şehitlerimiz de şehitlere bağlılık temelinde şehadete ulaşmışlardır. Şehadet gerçeğini değerlendirirken bizim şehitlerimizin gücünün nasıl olduğunu, bu şehitlerin gücünün insanları nasıl fedai yaptığını, zorluklara karşı nasıl katlanmasını sağladığını ve nasıl yaşamını ortaya koydurduğunu görmek gerekiyor. Şehitlerimizin böyle bir gücü var. O zaman biz yaşayanlara, herkese düşen görev Kürt Özgürlük Hareketi’nin, PKK’nin bu şehadet gerçeğini anlaması ve ona göre mücadelenin parçası olması gerekiyor. Ona göre sorumluluklarını üstlenmesi ve başarıyla yerine getirmesi gerekiyor. Şehadet gerçeğini anlamak, sorumluluk duymak başarılı mücadele etmektir, başarıların sahibi olmaktır. Mezarlara saldırı şehitlere ve yarattıkları değerlere saldırıdır Bugün Kürdistan’da yaratılan tüm değerlerde şehitlerimizin emekleri, fedaice yaşamlarını ortaya koymaları vardır. Eğer onların emekleri, fedailikleri olmasaydı bugün mücadele ne kesintisiz sürebilirdi ne PKK var olabilirdi ne de Kürt halkını var eden mücadelesini süreklileştiren değerler ortaya çıkabilirdi. Bugün Kürt halkına ne kadar ağır saldırılar olursa olsun buna karşı da direnen bir halk gerçekliği ve mücadele gücü var. Şehitlerimizin yarattığı değerler ve bundan güç alınarak yürütülen mücadele var. Düşmanın tüm saldırılarına rağmen şehitlerimizin yarattığı temel değerler tarafından gösterilen bir direniş ve düşmanın amaçlarının boşa çıkarılması var. Bu gerçekler Kürt düşmanları tarafından görüldüğünden şehitlere yönelik bir saldırı var. Şehitleri ve değerlerini unutturmak, şehitlerin ortaya çıkardığı ölçüleri ortadan kaldırmak için bugün mezarlıklar şahsında şehitlere saldırılmaktadır. Mezarlara saldırı şehitlere ve yarattıkları değerlere, ölçülere saldırıdır. Aslında şehit mezarlıkları yıkılıp ortadan kaldırılarak şehitlerimizin emekleri ve fedakarlıkları temelinde yaratılan tüm değerlerin kökü kazınmak isteniyor. Öyle ki, Kürt’ün mezarları bile olsun istenmiyor, şehitlerimizin mezarları olsun istenmiyor. Soykırımcı sömürgeciler için öldürmek yetmiyor, Kürt’ün ölmesi onlar için yetmiyor. Kürt’ün ölümü de onlar için tehlikelidir. Kürtlük adına şehit düşenler onlar için en büyük tehlikedir. Soykırımcı sömürgeciler en büyük tehlikeyi Kürt için ölen, Kürt’ün değerlerini yaratan şehitler olarak görüyorlar. Şehitlerin yarattığı değerler, şehitler gerçeği var oldukça, şehitler gerçeği toplum içinde varlığını sürdürdükçe amaçlarına ulaşamayacaklarını biliyorlar. Bu yönüyle şehit mezarlıklarına saldırıyorlar. Şehitlerin mezar yerlerinin olmasını bile istemiyorlar. Böylelikle şehitlerin yarattıkları değerlerin, ölçülerin ve güzelliklerin kökünü kazımak istiyorlar. Eğer şehitlerin yarattığı değerler, ölçüler, ahlak, vicdan ve yaşam mücadele felsefesi, özgürlük tutkusu ortadan kaldırılırsa o zaman Kürt halkının özgürlük mücadelesini ezebileceklerini, Kürt’ü tarihten silebileceklerini düşünüyorlar. Bu yönüyle mezarlıklara saldırı Kürt’ü ortadan kaldırma saldırısıdır. Kürt’ü yok etme saldırısıdır. Bu gerçeklik bile şehitlerimizin Kürt halkı için ne kadar anlamlı ve değerli olduğunu, bütün Kürtler adına bütün güzelliklerin, değerlerin şehitler tarafından yaratıldığının kanıtı olmaktadır. Şehitler en büyük tehlike olarak görülüyor. Onların mezarlarının varlığı bile düşmanın amaçlarını engelliyor ve yenilgiye mahkum ediyor. Mücadelenin yenilmemesinin, Kürt halkının özgürlük mücadelesini sürdürmesinin, Kürtlük değerlerinin var olmasının nedeninin bu şehitler olduğunu bildiklerinden, şehitlere bağlılık olduğunu bildiklerinden mezarlıklara saldırmak, ortadan kaldırmak, şehitleri unutturmak istiyorlar. Bu saldırıların amacı şehitleri sahiplenmeyi suç haline getirmek içindir. Bu yönüyle tüm Kürt halkı soykırımcı sömürgeci Türk devletinin şehitlere neden saldırdığını iyi bilince çıkarmalıdır. Şehitlere saldırıyı bilince çıkarmak, bu saldırının nedenlerinin bilincine varmak hem düşman gerçeğinin, hem de Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamının nasıl kazanılacağının çok iyi anlaşılmasını sağlar. Bu mezarlıklara yönelik saldırı bizler açısından, tüm Kürt halkı açısından şehitleri yeniden anlama, şehitlerin gerçeğini anlama, değerlendirme, onlara bağlılığın ne olduğunu, onların neler yarattığını, onların Kürt ve Kürdistan tarihi açısından ve özgürlük mücadelesinde yerlerinin ne olduğunu daha fazla anlamamıza yol açmalıdır. Şehit gerçeğini anlamaya yöneltmelidir. Düşmanın mezarlıklara saldırısına verilecek en iyi cevap ilk önce şehitler gerçeğini anlamak ve bu temelde de düşman gerçeğini anlamak, mücadelenin nasıl kazanılacağını anlamak ve bu temelde de bu saldırılara karşı mücadeleyi yükseltmekle olur. Kürt halkının, gençlerinin, kadınlarının bu saldırıları değerlendirmesi ve anlaması lazım. Neden bu saldırılar yapılıyor, sorusuna doğru cevap vermesi lazım. Bu saldırıları doğru anlamadan iyi Kürt olunamaz, Kürtlük için mücadele verilemez. Bu saldırıların nedenleri iyi anlaşılmadan özgürlük mücadelesinin nasıl yürütüleceğinin, nasıl başarılı olacağının şifreleri çözülemez. Bu açıdan mezarlıklara saldırı bir bütün olarak tüm Kürt halkına saldırıdır. Kürt halkının geçmişine, bugününe ve geleceğine saldırıdır. Kürt’ün tüm değerlerine, var olma gerçeğine saldırıdır. Çünkü şehitlerinden kopmuş, şehitleri unutturulmuş Kürt halkını ve özgürlük mücadelesini var etmek, geliştirmek mümkün değildir. Bu yönüyle mezarlıklara sahiplenmek de çok önemlidir. Mezarlıklara saldırıyı anlamak kadar sahiplenmek önemlidir. Mezarlık deyip geçmemek gerekir. Mezarlık gerçeği şehitler gerçeğidir. Şehitlerine sahiplenmeyenler hiçbir değerine, kendilerine sahiplenemezler, kendilerini koruyamazlar, var edemezler. Bu açıdan şehitleri anarken bu mezarlıklara saldırıyı da çok iyi anlamak lazım. Bir topluluğu ortadan kaldırılmak isteyenler mezarlıkları tümden ortadan kaldırır Mezarlıklara saldırının bir kök kazıma saldırısı olduğunu görmek lazım. Neden Şêx Seîd’in, Seyîd Riza’nın mezarları yoktur. Niye bu mezar yerleri gösterilmiyor. Çünkü onların mezarları olursa Kürt halkı tarihini öğrenecektir. Kürtlük için nasıl mücadele edildiğini, Kürtlüğe nasıl sahiplenildiğini görecektir ve geçmişini hatırlayacaktır. Bu nedenle yüz yıl geçmesine rağmen hala mezar yerleri gösterilmiyor. Çünkü Kürtlük adına mezarlar olduğu müddetçe bu halk da var olur ve bu halkın kökü kazınamaz. Bu nedenle bir topluluğu ortadan kaldırılmak isteyenler mezarlıkları tümden ortadan kaldırır. Şimdi var mıdır Ermeni ve Süryani mezarlığı? Yok edilmiştir. Sadece bazı yerlerde, İstanbul’da sembolik olarak bırakılmış. Ama Ermenilerin esas mezarları tümden kaldırılmıştır. Bu açıdan mezarlık deyip geçmemek lazım. Nasıl ki bütün dünya halkları kendi ata ve analarının mezarlarına değer veriyorsa, hatta halklar, uluslar kendi halk, ulus değerlerine, mücadelelerine katkı yapmış insanların mezarlıklarını anıt haline getiriyorsa, onların mezarlarına ve türbelerine sahip çıkıyorsa bunun ne anlama geldiğini Kürtler de bilmek zorunda. Çünkü toplumlar, halklar böyle var oluyor. Herkes kendi atalarının, analarının mezarlarına sahip çıkıyorsa, bu, tarihine, geçmişlerine ve varlıklarına sahip çıkma anlamına geliyorsa, o zaman Kürtler açısından da şehit mezarlıklarına sahip çıkmak varlıklarına sahip çıkmak anlamına gelmektedir. Bunun çok iyi görülmesi gerekir. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi şehitleri en az dünyadaki halkların özgürlük mücadelesinin şehitleri kadar değerlidir. Hatta en zor koşullarda mücadele veren ve mücadele geliştiren şehitler olduğu için daha anlamlı ve değerlidir. Öte yandan tüm insanlık değer ve ölçülerini kendilerinde temsil ettikleri için bu şehitler ve onların mezarları daha da değerlidir. Onları, yarattıkları tüm değerleriyle geleceğe taşımak çok çok önemlidir. Geleceğimiz onlarla şekillenecektir, onlarla anlam bulacaktır. Onlarla özgür, demokratik ve güzel yaşamın ne olduğunu öğreneceğiz, geleceğe taşıyacağız. Mezarlarına sahip çıkmanın bir toplumun kendisine sahip çıkma olduğu bilinmelidir. Şehit mezarlarına sahip çıkmadan Kürt halkı kendisine nasıl sahip çıkacaktır? Düşman neden saldırıyor, bunun bilincine varmak gerekiyor. Düşman bu kadar düşmanlık ve saldırı yapıyorsa, soykırımcı sömürgecilik mezarları hedef alıyorsa amacının çok uğursuz olduğunu, kök kazıma olduğunu, o mezarlar şahsında yaşayan Kürtlüğün ortadan kaldırılmak istendiğini görmeli, şehitlerine ve mezarlıklarına sahip çıkmalıdır. Kürdistan devriminin tarzı zor koşullarda mücadele edip kazanmanın tarzıdır Şehitlerimizi anarken, sahip çıkarken, şehitleri anlamayı bu dönemde daha fazla önümüze koyarken bu dönem mücadelesinde şehitlerin yeri nedir, bunu da çok iyi anlamak gerekiyor. Şu anda sadece Bakurê Kürdistan’da değil, Rojava’da, Başûr’da Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı büyük bir saldırı yapılmaktadır. Yine Rojhilat Kürdistan’ında da hala Kürt halkı özgür ve demokratik yaşamına kavuşmuş değildir. Aslında inkarcılık bugün tüm Kürt düşmanları tarafından sürdürülmektedir. Kürt’ün özgür ve demokratik yaşamı hala 4 parçada güvenceye alınmış değildir. Şu anda Ortadoğu’da Üçüncü Dünya Savaşı sürmektedir. Üçüncü Dünya Savaşı demek savaşın sertliğini, stratejikliğini ifade eder. Savaşın gelecek on yılları belirlemesini ifade eder. Şu anda Kürtler böyle bir Üçüncü Dünya Savaşı içinde özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütüyorlar. 20. yüzyılın başındaki kurulan düzen Kürtler için bir soykırım, Kürtleri yok etme düzeniydi. Bu yönüyle geçen yüz yılda Kürtler büyük acılar çektiler. Buna karşı özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Özgürlük Mücadelesi gelişmeye başladı. Bugün Kürtler tüm parçalarda bilinçleriyle, örgütlülükleriyle, mücadeleleriyle önemli bir siyasi ve askeri güce ulaşmışlardır. Birinci Dünya Savaşı’nın Kürtler üzerinde yarattığı soykırımcı düzenin yıkılması Kürtler için önemli avantajlar ve fırsatlar sunmaktadır. Ancak yaşanan Üçüncü Dünya Savaşı aynı zamanda büyük tehlikeleri de beraberinde getirmektedir. Bugün tüm bölge ülkeleri kendi konumlarını güçlendirmek istiyor. Kürt düşmanları da Üçüncü Dünya Savaşı koşullarını fırsat bilip Kürtleri soykırıma uğratmak istiyorlar. Kürtlerin tüm kazanımlarını ortadan kaldırmak istiyorlar. Bunların başında da Türk devleti geliyor. Türk devleti Üçüncü Dünya Savaşı koşullarında devlet olmanın imkanlarını da kullanarak Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi’ne sadece Bakur’da değil, Başûr ve Rojava’da, her yerde saldırmaktadır. Şu anda Kürt halkına karşı bir yok etme, soykırım ve imha saldırısı yürütülmektedir. Son 5-6 yıldır Türk devletinin Kürt halkının özgürlük mücadelesine saldırısı tamamen bir soykırım saldırısı, Kürt’ü ortadan kaldırma saldırısıdır. Rojava’daki devrime saldırısı da bu amaçladır. Başûr’a yönelik işgal saldırıları da tamamen Kürtleri soykırıma uğratma amaçlıdır. 20. yüzyıl düzenini sürdürmek, hatta 20. yüzyılda kurulan soykırım sistemini tamamlamak istemektedirler. Bu da mücadeleyi büyük zorluklarla, büyük tehlikelerle karşı karşıya getirmektedir. Böyle bir ortamda PKK şehitler gerçeğini anlamak çok önemlidir. Böyle zor dönemlerde ve zorlukla yürütülen mücadelelerde şehitler gerçeği temelinde mücadele etmek, onları anlayarak mücadeleyi geliştirmek çok çok önemlidir. Şehitlerimiz, zorluklarla mücadele etme ve kazanma şehitlerimizdir. Onların mücadele ve yaşam felsefeleri en zor koşullarda mücadele etme ve kazanmayı ifade etmektedir. Kürdistan’da kolay kazanma yoktur. Kolay kazanma olmamasının kanıtı şehitlerimizin ortaya koyduğu fedailiktir. Fedaice mücadele geliştirmeleri ve bugünlere getirmeleridir. Bu yönüyle zorluklar karşısında şehitler gerçeğiyle şehitlerin komutasında mücadele etmek gerekiyor. Zorluklar karşısında yılmak, ürkmek değil, zorlukları mücadele gerekçesi yapmak gerekiyor. Bu yönüyle Kürt halkına yönelik soykırım saldırılarının ağırlaştığı dönemde halk olarak da kadro olarak da savaşçılar olarak da şehitler gerçeğimizin yaşam ve mücadele duruşlarını, mücadele anlayışlarını anlamak ve mücadeleyi bu temelde geliştirmek gerekiyor. Zor koşullarda, mücadele dönemlerinde bizim için ön açıcı olacak olan şehitlerimizin duruşudur. Bize yol gösterecek olan şehitlerimizin duruşudur. Kürdistan devriminin tarzı zor koşullarda mücadele edip kazanmanın tarzıdır. Bu da şehitlerimizde somutlaşmıştır. Bu yönüyle zor mücadele dönemlerinde, süreçlerinde şehitlerimizi hatırlamak, anmak ve onlara bağlılığın gereği zor koşulları mücadele gerekçesi yapmak gerekiyor. Zorlukları aştıracak olan şehitlerimizin değerleridir Şehitlere bağlılık onların mücadele tarzını sahiplenmektir. Şehitlere bağlılık onların zor koşullarda mücadele edip başarma tarzına sahip olmaktır. Şehitlere bağlılık zorluklar ne olursa olsun yılmadan mücadele etmektir. Bu yönüyle zor mücadele günlerinde PKK ve şehitler tarihini anlamak, bütün başarı ve gelişmelerin zorluklara karşı mücadele verilerek ortaya çıkarıldığını görmek gerekiyor. Zorlukları aştıracak şehitlerimizin değerleridir. PKK onun için şehitler partisidir. Zorluklar karşısında yılmayanların, direnenlerin, zorluklar karşısında direnerek başarı yaratanların partisidir. Bu açıdan Önderlik ve şehitler gerçeğine ve PKK’nin onlarca yıldır yürüttüğü mücadele gerçeğine bağlı olarak zorluklar karşısında fedaice mücadeleyi yükseltmek gerekiyor. Zorlukları ancak şehitlerimizin yaşam ve mücadele felsefesiyle yenebileceğimizi görmek, bu temelde örgütlenmek, bu temelde kararlılıkla mücadele etmek gerekiyor. Zaten zorluklar PKK gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Kürdistan Devrimi zor olduğu için PKK gerçeği ortaya çıkmıştır. Kürdistan Devrimi zor olduğu için böyle büyük bir Önderlik gerçeği ortaya çıkmıştır. Kürdistan Devrimi zor olduğu için on binlerce fedai şehidimiz vardır. Bu, Kürdistan Devrimi’nin kanunudur. O zaman bizler de Kürdistan Devrimi’nin kanununa göre hareket edeceğiz. Yani zor koşulları mücadele gerekçesi yapacağız, zor koşullarda direndikçe büyük başaracağımızı, kazanacağımızı göreceğiz. Kürdistan Devrimi’nin bir kanunu da budur. Hem zor koşullarda direnmektir hem de zor koşullarda direnerek büyük başarmaktır. Şehitler karşısında özeleştiri vererek yanlışlıklardan arınırız Büyük başarıları büyük direnmeler getirir. Kolay kazanımlar büyük başarılar ve büyük değerler değildir. Zorluklarla kazanılanlar büyük değerlerdir. Nitekim bugün PKK büyükse, Kürdistan Devrimi, Önder Apo büyükse, yarattığı değerler bugün sadece Ortadoğu’da değil, dünyada çarpıcı hale gelmişse bunun nedeni bütün zorluklara karşı mücadele edip değerlerin yaratılmasıdır. Zaten zorluklarla mücadele edenler en güzel değerleri yaratırlar. Zorluklarla mücadele edenler basit şeylere tenezzül etmezler. Sıradan yaşamı, basit yaşamı kabul etmezler. Büyük mücadelelerin, büyük bedellerin, büyük fedailiklerin karşılığının güzel ve büyük yaşamlar olmasını isterler. Şehitlerimizin, Önder Apo’nun gerçeği budur. PKK’nin gerçeği budur. Bu yönüyle Üçüncü Dünya Savaşı koşullarında, saldırıların arttığı bir dönemde, mücadelenin zorluklarının arttığı bir dönemde şehitler gerçeğini anlamak, bu temelde mücadele etmek bizim en temel görevlerimiz olmaktadır. Hem militanların hem de halkımızın böyle bir sorumluluğu vardır. Önder Apo gerçeğinde, şehitler gerçeğinde mücadele edildiği takdirde bütün zorluklar yenilir, aşılır, büyük başarılar ve kazanımlar elde edilir. Bunun kanıtı da şehitler ve Önderlik gerçeğimizdir. PKK’nin onlarca yıldır yürüttüğü mücadelenin ortaya çıkardığı gerçeklerdir. Şehitler gerçeğimiz herkesin kendini güçlendirmesi, yenilemesi, yeni mücadele dönemine hazırlaması açısından bütün değerleri sunmaktadır. Şehitler gerçeğinde kendimizi ele alırsak güçleniriz, kendimizi yenileriz. Önümüzdeki dönem mücadelesine daha güçlü hazırlanırız. Bu yönüyle kendimize şehitler aynasından bakmamız gerekiyor. Şehitler aynasından bakmak, şehitler karşısında özeleştiri vermektir. Şehitler karşısında özeleştiri verildiğinde gerçekten yanlışlıklardan arınırız, doğruları buluruz. Şehitleri anarken, şehitler ayında şehitlerimizi değerlendirirken en başta da her zaman olduğu gibi şehitler karşısında özeleştiri vermemiz gerekir. Şehitlere bağlılığın ve saygının gereği de onlar karşısında her zaman özeleştirel konumda, pozisyonda olmak durumundayız. Şehitler karşısında özeleştiri konumunda olmamak şehitlere yetersiz yaklaşımdır, şehitlere yüzeysel yaklaşımdır. Şehitlere bağlıyız diyorsak, en başta da onların ölçüleri, değerleri, yaşam ve mücadele felsefesi, kişilikleri, onların halka, Önderliğe, Partiye, yoldaşlara bağlılıkları ve yoldaş ilişkileri karşısında özeleştiri vermeliyiz. Zaten doğru ve güçlü özeleştiri budur. Şehitler değerleri, ölçüleri temelinde özeleştiri vermek güçlendirir, bizi eksikliklerimizden arındırır ve kendimizi yenileriz, geleceğe hazırlarız. Önderlik gerçeğinde yürürüz, gerçek partililer oluruz. Çünkü onlar zaten tüm değerlerin, tüm ölçülerin en rafine halini kendilerinde somutlaştırmışlardır. Şehitler karşısında tabii ki ciddi dururuz, oportünist, iki yüzlü duramayız, yüzeysel yaklaşamayız. Şehitler karşısında değerlere sahiplenmemezlik edemeyiz. Şehitler karşısında liberal olamayız. Şehitler karşısında düşmana karşı duruşta zayıf olamayız. Bu yönüyle şehitler şahsında özeleştiri vermek militanı gerçek militan yapar, halkı gerçek yurtsever yapar, dostu gerçek dost yapar. Bu yönüyle şehitlerimizi her zaman hatırlamak lazım. Onları anlamak lazım. Onlara değer vermek lazım. Onlara bağlılığı göstermek lazım. Onlar bu mücadele için her şeylerini verdiler. Hiçbir beklenti içinde olmadılar. O zaman biz de hiçbir beklenti içinde olmadan, hiçbir biçimde bireyciliğe düşmeden, bencillik yapmadan, kendi yanlışlıklarımızı bireyciliğimizle ve bencilliğimizle savunmadan onların değerleri temelinde kendimizi yıkamak, temizlemek ve bu temelde kendimizi güçlendirerek onlara layık hale getirip mücadele yürütmemiz gerekiyor. Şehitlerimizin bizden beklentisi budur. Eğer PKK şehitler partisidir, diyorsak, kendimizi PKK’li, PKK sempatizanı olarak görüyorsak, PKK’nin öncülük ettiği mücadelenin yarattığı halk gerçekliği olarak görüyorsak o zaman şehitler partisini yaratan, bütün değerleri yaratan şehitlerimizin ölçülerini, duruşlarını esas alacağız. Bunları esas aldığımız zaman bu Parti için, bu halk için yenilgi yoktur. Şehitlik değerlerini esas aldığımız zaman soykırımcı sömürgecilik ne kadar saldırırsa saldırsın amacına ulaşamaz. Şehitlik değerlerine bağlı olduğumuz takdirde yürüteceğimiz mücadele bedeli ne kadar ağır olursa olsun mutlaka başarıya ulaşır. Sadece Kürt halkı için değil, Ortadoğu ve dünya halkları için çok büyük kazanımlar ortaya çıkar. Bu temelde büyük şehitlerimiz Haki, Mazlum, Kemal, Hayri, Akif, Ali, Ferhat, Egîd, Zîlan, Berîtan, Şîlan, Sara, Delal, Azê, Şevîn, Çiçek, Nudem, Axîn, Çiyager, Baran, Atakan, Rüstem, Simko, Ali Piling, Helmet, Demhat, Cemil, Sinanê Sor, Serhat, Tekoşer şahsında tüm şehitlerimize verdiğimiz sözlerin gereklerini yerine getirmek ve mücadeleyi başarılı kılmak bizlerin tarihi sorumluluğudur. Yaşasın Rêber Apo! Yaşasın Şehitler Partisi PKK! Yaşasın Şehitler çizgisinde zafere yürüyen Özgürlük Mücadelemiz! | ||
© 2021 Serxwebûn |